UYUŞTURUCU VE SORULAR: Sarmalında olduğumuz dehşet atmosferi gittikçe yoğunlaşıyor… Narkotik polisimizin bu yılın ilk 9 ayında 56 kilo uyuşturucu ele geçirdiği açıklandı… Yine bu süre içinde toplam 326 kişi tutuklandı, kullanıcı ve satıcı olarak…
Ya ele geçirilemeyen ve insanlarımızı zehirleyen uyuşturucu miktarı ne kadar?.. Ya bu zehir piyasasından nemalanıp da hâlâ tutuklanamayanlar?.. Onların sayısı kaç acaba, kahrolası baronlarıyla birlikte?.. İşin asıl fecaati işte bu sorulara verilmesi gereken yanıtlardadır…
Bir de şu soruların yanıtının sosyal bir duyarlılıkla ve azami bir ciddiyetle araştırılması gerekir kanısındayım: Bir zamanlar uyuşturucu hakkında gannavuri yaprağından ve haşhaştan başka bir şey bilmeyen İnsanlarımız neden bu kadar yaygın biçimde her türlü uyuşturucuya meyletmeye başladılar?.. Neden uyuşturucudan medet umar duruma sürükleniyorlar biteviye?…
***
RUM YARGISINA ZOR SORULAR: Kuzeyde mal gaspı suçlamasıyla tutuklanan 46 yaşındaki Alman kadının Rum mahkemesindeki duruşması sürerken avukatı oradakilere tam bir hukuk dersi verdi… Rum avukat, tutuklu kadının savunmasını yaparken iddianamenin boşluklarına ilginç göndermelerde bulundu… Bu gibi durumların esas nedeninin siyasetçilerin mülk sorununa bir çözüm bulamaması olduğuna vurgu yapan avukat; “İşte bu yüzden bu ve diğer benzeri davalar mahkemelerin omzuna yükleniyor” dedi… Avukat mahkemeye “Polisin müvekkilimi tutuklamaması için işgal (!) bölgelerinden, özellikle oradaki tapu dairesinden nasıl tanık getirebiliriz?.. Getirebilsek bile mahkeme tanımadığı bir devletin memurunun vereceği bilgiyi veya belgeyi nasıl kabul edebilir?” sorularını da yöneltti…
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Dimopulos Kseni ve Aresti davaları ile ilgili kararlarına da atıfta bulunan avukat, AİHM kararının da sorunun hukuksal değil, siyasi olduğunun kanıtı olduğunun altını çizdi…
Konu ile ilgili olarak Rum basınında yer alan yorumlardan sunacağım şu ayrıntı Rum yargısına yöneltilen sorgulamanın etkisini gösteriyor:
“Mahkemede gündeme getirilen konu göz ardı edilemez.
Alman sanığın avukatı, sorunun siyasi olmasına rağmen çözümünün mahkemelere bırakıldığını söyledi. Şimdi benzer bir davada başka bir avukatın da aynı pozisyonu alması bekleniyor. Yani Taşınmaz Mal Komisyonu’na atıfta bulunan AİHM kararları var ve mülklerle ilgili her şeyin orada çözülmesi gerekiyor. Eğer bu savunma kabul edilirse sonuçları çok vahim olacaktır. Bu nedenledir ki mahkeme yarım saat içinde kararını verebilecekken karar üretmeyi beş gün erteledi…”
Alman kadının duruşmasına bugün devam edilecek… Bakalım yansımalar neler olacak…
***
İNGİLİZ EGEMEN ÜSLERİNE DİKKAT: Adadaki üslerini takviye etmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan, gerekirse bahane de icat eden İngiltere şimdi bu üslerine Ortadoğu gelişmeleri nedeniyle 700 asker daha göndererek askeri yığınağını artırdı… Az katılımlı birkaç Rum protestosu yapılsa da, Kıbrıs’ta kendilerini barışa adamış gibi gösterenlerden gerekli etkin tepkiler gelmiyor ne yazık… Geçmiş yıllarda Güney Kıbrıs’taki bazı Rum solcu aktivistler adadaki İngiliz Egemen Üslerinin varlığına sürekli ve çeşitli gösteriler ve hamlelerle tepki koymakta ve bu eylemleriyle yankı ve gündem oluşturmaktaydılar… Artık onlardan da boyutlu ve sürekli bir tepki yok… Besbelli Rum Ulusal Konseyi marifetiyle onlar da Kıbrıs’taki Hellenizmin yüce çıkarları bağlamında etkisiz duruma getirildiler…
Türkiye’nin Kıbrıs’ta bulunmasının tarihi, meşru ve barışçı nedenleri net biçimde ortadayken Sosyalist Enternasyonal’de aşka gelerek Türkiye’yi işgalcilikle suçlayan AKEL ise İngiliz Egemen Üslerindeki faaliyetlerden ve bu üsler üzerinden Ortadoğu’da gerçekleştirilen ölümcül operasyonlardan tamamen bihabermiş gibi davranıyor… Nasıl sosyalist ise, nasıl solcu ise ve nasıl barışçı ise bunlar!..
Ortadoğu’daki Müslüman direniş örgütlerinin füzeleri gün gele Kıbrıs’a da yağmaya başlarsa, adadaki emperyalist hamlelerine gösterilen duyarsızlık ve tepkisizliğin bedeli çok ağır ödenecek…
İyi ki KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, New York’ta BM Genel Kurulu’nun ve Sosyalist Enternasyonal’in umursamaz gözlerinin içine bakarak stratejik ada Kıbrıs’taki bu askeri yığınağın vahametine dikkati çekti… Yoksa kim kime, dum duma!..
***
UZAYDA TUTSAK KALMAK: Bir bilim kurgu filminin sonu mutlu bitmeyen konusuydu, şimdi günümüzde gerçek oldu… NASA astronotları Butch Wilmore ve Suni Williams… Biri kadın, biri erkek… Uzay aracındaki arıza ve projedeki talihsizlikler nedeniyle uzayın gizemli sonsuzluğunda, minicik bir kapsül içinde mahsur kaldılar, dünyaya haftalardır bir türlü dönemiyorlar… Birkaç kurtarma girişimi başarısız kaldı ve onlar dünyaya döndürülebilecekleri o mutlu kurtuluş gününü bekliyorlar ta oralarda… Dünyaya bir daha dönemeyebilirler de!… Onların kurtuluşu ve esenliği için, başta aileleri, dua eden çok… Karmakarışık ve gergin dünya gündeminde böyle bir durum da var yani… Uzayda tutsak kalmak!.. Empati yaptığımızda durumun vahametini iliklerimize dek duyabiliyoruz…
Ahmet Tolgay
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı
Yorumlar kapalı.