Ahmet Tolgay

Feride Hikmet






Feride Hikmet, “Dünya Sanat Günü” düşüncelerine daldığımda, aklımdan geçen sanatçı figürlerimizdendi… Kıbrıs Türk edebiyatında kendine özgü yeri olan o felçli kadın şairimiz… Edebiyatımızın bu hüzünlü figürüyle yeniden yüzleşebilmek düşüncesi, beni onunla okul yıllarımda tanıştığım Nuri Efendi Sokağı’na yönlendirdi… Anılarımı tazeledim…
O Lefkoşa sokağına, Feride Hikmet’in adının verilmesi gerektiğini düşündüğüm günlerde, bir yandan da Nuri Efendi hakkında araştırmalarım olmuştu… Neticede, sokak adı değişiminin bu aydın ve toplumcu din adamına karşı saygısızlık olacağı sonucuna varmıştım…
Nuri Efendi, 1875 – 1918 yılları arasında yaşadı… İngiliz Sömürgecilerini milliyetçi, özgürlükçü ve toplumcu direnişiyle çok tedirgin etmiş bir Osmanlı – Türk aydını… İngiliz, baş edemediği bu Türk aydınını Girne Kalesi’ne hapsetmişti… Adiloğlu’ların dedesidir…
Osmanlı aydını Nuri Efendi’nin adını taşıyan ve Arapahmet bölgesinde bulunan sokağın bugünkü haline bakmayınız… Bir zamanlar başkentin en parlak sokaklarındandı… Geniş avlulu Osmanlı evleri teker teker restorasyondan geçirildikçe, sokak; eski günlerinin görkemine kavuşuyor yeniden…
Restore edilen ferah avlulu asırlık haneler, restoran, kafe ve bar olarak kullanılıyor… Kooperatif Merkez Bankası’nın yanından başlayan ve Lefkoşa sevdalısı Haşmet Gürkan’ın büstünün arkasından geçip Tanzimat Sokağı’na uzanan kısa bir sokaktır burası. Tarihi Mısırlızade Sineması’nı da teğet geçer…
Bu geçidin komşusu Haşmet Gürkan Sokağı’nda, Kıbrıs Türk sosyal yaşamının ünlü isimlerinden Vedia Barut Hanım da ölümüne dek yaşamıştı. O sokağın sanat ve kültür tarihimizde önemli yeri olduğunu çok iyi bilenlerdenim…
*
Dar yoldan bir metre aşağıda olduğu için “yarı bodrum” dediğim bir Osmanlı evinde yıllar önce Kıbrıs Türk edebiyatının felçli şairi Feride Hikmet, yatağına çakılı yaşamıştı. Odasının penceresi, yolla aynı düzeyde…
Penceresinin önündeki yatağında derin hüzünler içinde yatarken, şiirler mırıldanırdı Feride biteviye… “Şiirimi okuyan ey benim okuyucum / Sen bana acısan da, acımaz koruyucum / Felek döndür çarkını, sar günleri aylara / Aylar dönüp sarılsın mahrum geçen yıllara.”
Bir yandan da, Lefkoşa rüzgârlarında savrulan tül perdenin gerisinden yoldan geçenleri izlerdi simsiyah gözleriyle…
Lefkoşa doğumluydu… Ünlü ve varlıklı Hikmetağalar Ailesi’ndendi… 1923-1972 yılları arasında yaşadı…
Yaşamının ilk yıllarında güzel, neşeli ve enerji doluydu…  Viktorya Kız Lisesi’nde okurken, şair ruhuna hicran saçan o olanaksız aşka tutulur… Yanlarında çalışan bir işçiye âşıktır… Bu aşka şiddetle karşı çıkan ailesinin tepkisiyle savaşır… Lise son sınıftayken babası ölür… Ailesi onu aşkından da kopartarak Baf’a götürür…
Bu sıralar naif bedeninde şiddetli ağrılarla baş gösteren bir hastalığın pençesindedir… 1941’de, 18  yaşındayken sadece başını oynatabilecek şekilde, boyundan aşağısı felç olur. Amansız felcin nedeni, yanlış tıbbi müdahaleydi… Bakımı için ailesi tarafından tekrar Lefkoşa’ya getirilir… 1950’lerde şiire başlar… İleri tedavi için götürüldüğü Ankara’da 1972 kasımında vefat eder…
*
Onu elem ve acı içinde kıvrandıran ve bedenini yatağa çivileyen acımasız hastalık, Feride’nin şair ruhunun temel sinerji kaynağıdır… İlhamını hep acılarından aldı… “Gözümden akan yaşlar / Verdiğin zehir olsun / Bağrımı delen taşlar / Attığın sözler olsun…”
Feride’nin zemine gömülü odasının tam karşısında iki katlı, devasa perde gibi, koskocaman bir bina yükselirdi… Ki halâ durmaktadır yerinde o sarı taştan bina tüm yıpranmışlığıyla… Manzarası işte sadece bundan ibaretti Feride’nin… Tek ilham kaynağı da hüzünlü ruhunun karamsar manzarasıydı…
Ve bir de odasındaki vefalı insan manzaraları…Gece ve gündüz hiç eksilmeyen o vefalı insan manzaralarının tümü, özverili anne Faika Hanım’ın yanı sıra, Nuri Efendi Sokağı’nın sanatçı ruhlu çocuklarıydı… Kıbrıs Türk Güzel Sanatlar Derneği’nin kurulmasına arkadaşları Feride ile birlikte karar vereceklerdi…
Kimlerdi onlar?… Mısralarını  kâğıda aktaran sevgili yeğeni Gülderen, şiir kitaplarını baskıya hazırlayan Üner Ulutuğ, Hizber Hikmetağalar, Aydın Hikmet, Kemal Tunç, Rasih Işıkman, Biler ve Hakan Demircioğlu kardeşler, Ali Rifat ve  Osman Balıkçıoğlu kardeşler, Ahmet Belevi…
Ha, kimi zaman da, henüz çocukluk dönemini yaşayan  edebiyat heveslisi bendeniz…
*
Felçli ve melankolik haliyle, işte o bir avuç sanat tutkunu gencin ilham perisiydi Feride… Belki de tümü platonik bir aşkla bağlanmıştı ona bu gençlerin… Nuri Efendi Sokağı’nın kimisi aktör, kimisi şair, kimisi müzisyen ve kimisi de gazeteci ve yazar olan romantik çocukları… Her dem Feride’nin odasında olanlar… Gündüz ve gece… Kışta, baharda ve yazda… Bayram ve seyran günlerinde… Onun şiirlerini onun ağzından dinlerlerdi saatler boyu… “Benim aşkım Mevla’yadır / Canım kurban yolunadır / Yazsam da bu yazılmaz ki / Emeklerim boşunadır…”
Bu vefalı genç dostlar, bir yandan felçli sevgili şairlerinin dudaklarından dökülen dizeleri kâğıda aktarırlar, bir yandan da kendi sanatsal etkinliklerini konuşup projelendirirler, sanatçı kimliklerini, sanatın mabedine dönüştürdükleri o odada dayanışarak geliştirirlerdi… Feride’ye de tutsak olduğu yatakta yaşama gücünü veren Nuri Efendi Sokağı çocuklarının bu içten sevgisi ve dayanışması değil miydi zaten!..
Ve bir başka kadının, 23 yıl boyunca yatalak kızına inanılmaz sevgi ve şefkatle bakan, bir özveri abidesinin duygulandırıcı silueti gezinirdi o özverili topluluğun içinde: Faika Hanım’ın… Feride’nin annesinin…
*
Feride’ye tutkularından dolayı Nuri Efendi Sokağı’ndan kopamayanlar sağlam ve içten dostluklarını yıllar boyu sürdürdüler sık sık Feride’lerini de anarak… Ali Rifat Balıkçıoğlu, Üner Ulutuğ, Kemal Tunç, Hizber ve Aydın kardeşler ile Biler Demircioğlu artık yaşamda değiller… Feride’leri ile birlikteler…
*
Burada not düşmeliyim: Nuri Efendi Sokağı’nın yatalak kadın şairi Feride Hikmet’in anısının yaşatılmasına Doğu Akdeniz Üniversitesi anlamlı bir katkı koyarak, kütüphane salonlarından birine onun adını verdi… Salonun duvarında da, büyük boy siyah-beyaz fotoğrafı asılıdır. Lefkoşa Taşkınköy’deki bir sokağa adı da “Feride Hikmet.”

Feride Hikmet
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.