Ahmet Tolgay

Elen’lik taklidi / e-Devlet işkencesi / Televizyon etkisi






   ELEN’LİK TAKLİDİ: Güney Kıbrıs’ta yapılan bilimsel genetik araştırmanın belgeli sonuçlarına göre “Kıbrıs Rum halkı” diye tanımlanan ada toplumunun sadece %30’u Elen genlerine sahiptir… Bilimsel bir Rum saptamasıdır bu…
Aslında pek de önemli saymamalı bu saptamayı… Asıl önemli olan o halkın yüz yıllar boyu fanatik biçimde Elenliği içselleştirmiş olmasıdır… Elen kültürü bunların anatomisine enjekte edildi… Elen olmadığı halde, Elen çıkarlarına körü körüne hizmet eden, hatta adayı Yunanistan’la birleştirmeyi vazgeçilmez ülküye, yani “Megali İdea”ya dönüştüren Levantin bir topluluk…
Kıbrıs’ta kendilerini Elen sananlarla ilgili ilginç bir yorumu yıllar önce Yunan şair Georgios Seferis de yapmamış mıydı?.. Yeryüzünde edebiyata duyarlı olup da Seferis’i tanımayan yoktur… Çok ünlü bir edebi kimliktir o… 1900 – 1971 yılları arasında yaşamış, Türkiye’nin Urla kentinde doğup Yunanistan’a göç etmiş, Nobel ödüllü Yunanlı şair Georgios Seferis…
İşte bu ünlü Yunan şairi ve düşünürü, 1950 yılında Georgios Theotoka isimli bir başka Yunan şairine yazdığı mektupta, yakından incelediği Kıbrıslı Rumların tarifini şöyle yapıyordu:
“Adına ‘Kıbrıs’ denilen dünyanın bir köşesinde gerçek köklerinden koparılıp ‘sera çiçeği’ yapılmaya çalışılan, en iyisinden ve en gerçeğinden 400 bin Romalı ruh var. Dünyanın o köşesinde Romalıları Spartalı – Kıbrıslı (Elen değil) yapan ve menfaat üzerinden bilinçlerini zayıflatıp tüketerek insanları piçleştiren bir makine çalışıyor… Kendilerine ‘Rum’ diyen bu Kıbrıslılar, küreselcilerin yardım ve teşviklerini seven, bilinçsiz, kimliği olmayan, ‘sera çiçeği’ bir halka dönüşmüştür…”
*
   e-DEVLET İŞKENCESİ: AB’de bile e-Devlet Kullanımı ancak yüzde 70’e ulaşabilmişken bizim ülkemizde bu kullanımı bir geçiş dönemi uygulamadan vatandaşlara dayatmaya çalışmak nasıl bir zalimliktir?..
Tek bir örnek: Aracının seyrüsefer ruhsatını yenilemek üzere ilgili daireye gidenler “git bu işlemi internet üzerinden yap, burada yapılmaz” diye geri gönderiliyor…
İnterneti olamayanların, bilgisayarı ya da akıllı telefonu bulunmayanların, internet işlemlerinden anlamayanların varlığı zerrece ırgalanmıyor ve algılanmıyor… Ve devlete vergisini ödemeye koşan bu tür düzgün vatandaşlar süründürülüyor… Ne hakla?!..
İnternetli işlemler tam oturuncaya dek bu konuda yetersizliği olan vatandaşlara yardım edecek bir görevlinin, zaten hayli tenhalaşan Araç Kayıt Dairesi’nde bilgisayar başına oturtulması o kadar mı zor?.. Hiç de değil…
Ama devlet dairelerini vatandaşa işkence mekanizmasına dönüştürme anlayışı maalesef sadistçe geçerlidir ve uygulamadadır…
Bize bu konuda medya mensupları olarak yağmakta olan vatandaş yakınmalarının bir teki bile bu tür sadistçe uygulamalarda ısrar edenlerin kulağına hiç mi gitmiyor?.. Halkla ve hakla ilişkiler mekanizması bu kadar mı çöküntüdedir?.. Yapmayın, eylemeyin efendiler!..
*
   TELEVİZYON ETKİSİ: Gerek Türkiye toplumunda, gerekse Kıbrıs Türk toplumunda akran zorbalıklarına dek inerek artış gösteren kötülükler ve suçlar gündemin ana başlıkları arasında… Suçların bu denli artmasının ana kaynaklarından biri olarak en etkili iletişim aracı sayılan görsel etkinlikteki televizyon yayınlarının olduğuna dair kökleşen bir düşünce var… Ki hiç de haksız bir düşünce değildir bu…
Tarihe karışan güzelim aile dizilerinin yerini şiddet ve mafya dizilerine bırakmasının sonuçları, topluma “kopya suçlar” olarak yansımaktadır boyuna… Şiddet, despotluk, sapıklık, ihanet, şantaj, intikam, tehdit, kriz üretme gibi temalar o çok izlenen televizyon dizilerinin anası, klişesi ve değişmez konusu olursa, bunun topluma sosyal ve kültürel yansımaları da, kuşkusuz ki iç açıcı olmaz…
Ne kadar ilginçtir: Televizyon ekranlarının gün gele kötülük saçacağının uyarısı korku sinemasının klasikleri arasında sayılan bir filmle yıllar önce verilmişti… Adı “Kötü Ruh” olarak Türkçeleştirilen 1982 yapımı “Poltergeist” filmine dikkati çekmek isterim…
Bu kült filmin yönetmen koltuğunda Tobe Hooper otursa da, çarpıcı görsel eserin yapımcısı ve senaryo yazarı modern sinemanın dehalarından Steven Spielberg’tir… Sürekli televizyon önünde oturtularak oyalanan evin küçük kızının ekrandan çıkagelen kötü ruhlar tarafından ele geçirilmesi ve kötülükler dünyasına kaçırılması, mesajlarla yüklü bu korku filminin ana fikrini oluşturur…
O filmin yapıldığı 1982 yılından bu yana televizyon kötülüklerinin akıllı telefonların minik ekranlarına da sirayet ettiği göz ardı edilemez… Birçok ülkenin okullarında öğrencilere cep telefonlarının yasaklanmaya başlanması boşuna değildir elbet… Yerinde bir karar…

 

 

Elen’lik taklidi / e-Devlet işkencesi / Televizyon etkisi
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.