
2025 yılının ilk asgari ücreti, 7,5 oranındaki bir artışla net 37 bin 818 TL olarak belirlendi. Kamu görevlileri ile emeklilerine ve sosyal sigorta emekli maaşlarına yansıtılacak hayat pahalılığı zammı ise yüzde 11,12 oranında… Tabii ki sosyal sigorta emekli maaşları, kamudakinin çok altında…
Bu ülkenin asgari ücrete talim edenleri genellikle sendikasız emekçilerdir… Onların asgari ücret haklarını savunmaya çalışanlar ise özel sektör istihdam alanlarının önünden bile geçemeyen ve özel sektör emekçilerini sendikal örgütleme bağlamında tam bir başarısızlık içinde olan kamu sendikacıları!..
Bu konulardaki tartışmalar sürerken, KKTC’deki asgari ücretin, kimi AB ülkesindeki asgari ücretin de üstüne çıkması gözden kaçmayan olgudur… KKTC’deki net asgari ücret 1000 ABD dolarını aşmış durumda…Şu andaki kurla net asgari ücret 1063 dolara yükseltildi yani…
Yanı başımızdaki Güney Kıbrıs’ta asgari ücret şu anda 1029 dolar… Diğer bazı AB ülkesinden de örnek verilebilir… Örneğin asgari ücret Portekiz’de 984, Malta’da 952, Litvanya’da 951 dolar… Doların anası ABD’deki asgari ücreti mi sorarsanız?.. 1063 dolar efendim… Vay be; bizimkine eşit!..
***
Tabii ki bazı gerçekler de irdelenmeden geçilemez… Başka ülkelerde asgari ücret vasıfsız çalışanlara ödenir… Bizde ise bu ücrete nice vasıflı emekçi talim ettirilir… Asgari ücret üstünde maaş belirlenmesi özel sektör işvereninin insafına bırakılmıştır…
Bu çarpıklığın aşılması gerekir… Ki, daha başka çarpıklıklar da söz konusudur bu arada…
Mesela, özel sektörde asgari ücretin üzerinde maaş alanların sosyal sigorta ve ihtiyat sandığı primlerinin işveren tarafından asgari ücret üzerinden yatırıldığının örnekleri olduğu da sıkça seslendirilir…
Ücret artırmalarla enflasyonun aşağıya çekilemeyeceğini bunca deneyimden sonra anlamış olmamız gerekirken, bunu ısrarla anlamazlıktan geliriz…
Hal böyle olunca da, enflasyonu aşağıya çekecek önlemlerin alınmasında pek de başarılı olamıyoruz… Bu konuda ne bilimsel bir çaba var, ne de tutarlı bir politika belirlemesi…
Yoksa istek mi yok?.. Egemen güçler enflasyonun oluruna bırakılmasında çıkar mı görüyor?..
Hadi gelin de bu soruları sormayın bakalım…
***
Sözün özü, toplumsal düzenimiz kısır bir döngünün tüketici çarkına terk edilmiş durumda… Maaşlar ve ücretler yükseldikçe, enflasyon da almış başını yükselir, gider durumları…
Denetimsiz bir piyasanın keyfi fiyat uygulamaları anarşik boyutlara ulaşmış durumda…
Üniversiteler ülkesi KKTC, bir bilim yuvası görünümünde… Ama bu yuvadan ekonomik sorunlarımıza da bilimsel çözümler çıkmıyor nedense…
Yoksa akademik kadroların önlerine sürdüğü bilimsel çözümlerden yararlanmak istemeyen bir siyasal kurumumuz mu var?.. İşte bu sorunun sağlıklı yanıtını da mutlaka verebilmeliyiz artık…
***
Bilimselliği bir yana bırakırsak, sıradan insanlarımızın öngördüğü pratik çözümde üretimin artırılması, üretimle tüketim dengesinin kurulabilmesi, arz ve talebin karşılanabildiği bir piyasada etkin fiyat ve kalite denetiminin olabilmesi gibi elzem seçenekler var…
Ve bilim kadrolarıyla ilgisi olmayan sıradan ama düşünen insanlarımız bile emindir ki, bu düzenin sağlanması halinde enflasyonu gemleyebilecek ve asgari ücreti anlamlaştırabilecek milli gelirde de mutlaka artış olacaktır…
***
Söz buraya gelmişken, asgari ücretleri bizimkinden düşük olan o AB ülkelerinin kişi başına düşen milli gelirine de bakalım isterseniz: Güney Kıbrıs 29 bin 551 dolar, Malta; 38 bin 715 dolar, Portekiz; 36 bin 79 dolar, Litvanya; 31 bin 118 dolar…
KKTC’de kişi başına düşen milli gelir mi?..
Sıkı durun: 12 bin 500 dolarcık!…
Demek ki neymiş?..
Asıl marifet asgari ücreti boyuna yükseltmek, maaşlara her birkaç ayda bir artış getirmek değildir… Kişi başına düşen milli geliri ve cebe giren paranın satın alma gücünü yükseltebilmektir marifet… Maaşlar ve gelirler arasındaki korkunç dengesizliği de ortadan kaldıracak bir başarı olur bu…
Döviz sadece yüzde 17 yükselirken, üretimin ve hizmetin temel girdi fiyatlarında olağanüstü bir yükseliş olmazken enflasyon oranı bir yılda yüzde 56+’ya fırlamışsa, kulaklarımızda çınlaması gereken uyarı şudur: Ekonomiyi düzeltin, ekonomiyi!..
***
PERİHAN AZİZ ARTIK MELEKLER DÜNYASINDA: Yaşamı boyunca enerjisini ve yaratıcılığını her zaman en iyiye ve en mükemmele adayan, sadece gazetecilerin değil kendisini tanıyanların da “Perihan Abla”sı payesine ulaşan Perihan Aziz arkadaşımızı kaybetmenin derin acısı içindeyiz… Yaşamı boyunca zaten hep melekti, herkese iyiliğini, güzelliğini ve içtenliğini sunardı, tümden melekler arasına karıştı şimdi… Çok saygın bir konumdan ilhamlarını sunacaktır artık…
Siyasal Bilgiler Fakültesinin gazetecilik tedrisatından geçtikten sonra mektepli bir meslek insanı olarak muhabirlikten başladığı kariyerini Türk Haber Ajansı (TAK) müdürlüğüne dek ulaştıran ve emekli olduktan sonra da sosyal sorumluluk projelerinde toplumsal hizmetlerini sürdüren Perihan Aziz, eko turizmi köyü Bağlıköy’e de tam bir başarıyla taşıyarak bu bağlamda da sinerji yaratmıştır…
Yaşamı boyunca “mükemmeliyet” adına giriştiği her mücadeleyi başaran, TAK’ın kurucu kadrosunda yer alan, önündeki her engeli aşan ve güçlü yaratıcı kadın modelinin seçkin temsilcilerinden biri haline gelen Perihan Aziz, çok direndiği, direnciyle hastalara da moral kaynağı olabildiği halde kalleş kanseri yenmeyi maalesef başaramadı…
1952 Bağlıköy doğumlu Perihan Aziz arkadaşımız gönüllerimizi de beraberinde götürerek melekler dünyasındaki yerine gitti… Aile bireylerinin, tüm sevenlerinin ve basın camiamızın başı sağ, metaneti güçlü olsun…
O, “gerçek gazeteci” başlıklı saygı ve onur listelerimizdeki sıralamalarımızın her zaman en üstlerinde başarıları, saygınlığı ve insanlığıyla yer alacaktır, unutulmaz bir rol modelimiz olarak… İyi ki Kıbrıs Türk basınından ışıklarını yayarak bir Perihan Aziz geçti…
Yorumlar kapalı.