Ahmet Tolgay

Cenevre’de ortak zemin bulma eksersizi






ORTAK ZEMİN MAFİŞ: Bugün günlerden Cenevre… Birleşmiş Milletler organizasyonu beşli konferansta taraflar bir kez daha kronikleşen Kıbrıs sorunu için bir araya geliyorlar… Beşli konferansın esas amacı Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlayabilmesi için ortak zemin bulmak… Ortak zemin mafiş!..
Genel Sekreter Antonio Guterres’in imzasını taşıyan son Birleşmiş Milletler Kıbrıs raporunda görüşmelerin yeniden başlayabilmesi için ortak bir zeminin olmadığı net biçimde vurgulandı…
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart da söze hep; “Müzakereleri başlatabilmek için ortak bir zemin bulunabilirse…” tiradıyla başlıyor…
BM işte şimdi bu ortak zemin tıkanmasını açma çabasında…
Türk tarafında masadaki pozisyon için eşitlikten ödün vermeme kararlılığı var… Ana muhalefet dahil Mecliste temsil edilen tüm siyasal partilerin ortak paydası siyasal eşitlik… Siyasetlerimizin olmazsa olmazı…
Örneğin Tufan Erhürman, siyasi eşitlik sağlanmadıkça masaya oturulmaması gerektiğini savunmaya başladı…
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Cenevre yolundaki öncelikli şartı ise Kıbrıs Türk halkına uygulanan ambargoların kaldırılması gerektiğine dairdir…
Demek ki görüşme olsun da nasıl olursa olsun gibi bir tavrımız yok…
***
ÇIKMAZ SOKAK: Gelgelelim, Rum’un ve Yunan’ın Türk tarafındaki bu kararlılığa saygı gösterdiği pek yok… Esasen, Kıbrıs sorunu Türklerin eşitlik haklarının yok edilmesi hamlesinden çıkmıştır ve Rum – Yunan tarafı bu bağlamdaki, kan da bulaşmış olan kemikleşmiş inadında berdevamdır… Bu inadın 60 küsur yıllık bir geçmişi var…
“Crans Montana zirvesinin yıkıcısı” olarak tarihe adını yazdıran Rum Lider Nikos Hristodulidis ille de Crans Montana’da bırakıldığı yerden yola çıkılması ısrarında… Oysa Crans Montana’nın bırakıldığı yer, tam anlamıyla ve  tabii ki sayelerinde “masadan firar” ve “fiyasko” idi… Barıştan ve uzlaşmadan firar ettikleri yer olan Crans Montana’da elde ettikleri kazanımları korumak istediklerini yineleyip duruyorlar…
Rum Lider Hristodulidis’in Atina’da Cenevre öncesi Yunan Başbakanı Mitsotakis ile vardıkları ortak nokta bilinen siyasetlerini sürdürme kararlılığıdır… O bilinen siyaset Kıbrıs sorununu çıkmaz sokağa sokan malûm köhnemiş hakimiyetçi ve ırkçı oyundur…
Diyeceğim o ki, tüm bu gerçekleri bilerek bakalım bugün Cenevre’ye…
***
GEÇERLİLİĞİNİ YİTİREN “FEDERASYON”: Asıl ilginç olan o tarihi evrilmeye de değinmeliyim… “Federasyon” sözcüğünü artık Rum tarafı bile ağzına almaz oldu… Nihai bir Kıbrıs çözümü için söylemlerde bulunurken bu sözcüğün etrafında dolanır oldular…
Esasında güttükleri tek siyaset 1963 darbesiyle ele geçirdikleri ve hakimi oldukları Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Türklere bazı azınlık hakları vermek… Artık Birleşmiş Milletler raporlarında da “federasyon” sözcüğü geçmez  oldu bu arada…
“Eşit egemenliğe sahip iki ayrı devlet” şeklinde sunulan ve şartlanmalarla ezberleri bozan Türk siyasetinin Rum halkı üzerinde bile belirgin etkileri görülüyor artık…
Eurobarometer araştırmalarının sonucu bunun açık göstergesidir mesela… Geçen yılın sonlarında gerçekleştirilen bu araştırmaların sonuncusunda  Rumların, “Kıbrıs’ta nasıl bir çözüm olur?”’ sorusuna yüzde 25 “federasyon”, yüzde 23 “üniter devlet”, yüzde 14 “iki devlet”, yüzde 13 de “mevcut statükonun devamı” şeklinde yanıt vermelerine ne buyrulur?..
Siyasi gözlemciler bu konuda yorum yaparken “Mevcut durum zaten iki devletin varlığı. Bu orana ‘iki devlet’ seçeneği de eklendiği zaman Güney Kıbrıs’ta iki devlete destek verenlerin oranı yüzde 27 ile ilk sıraya yerleşir” diyorlar… Yorumda tam isabet var…

Eurobarometer araştırmaları AB ülkelerinde AB finansmanı ve AB siyasetlerinin belirlenebilmesi amacıyla yapılmaktadır… Demek ki, AB yetkilileri ve ülkeleri de bu evrilme durumlarının farkında…
***
İKİ EŞİT DEVLET: KKTC,  Cenevre beşli konferansına Türkiye ile ortak bir kararlılıkta oturacak… Ortak kararlılığın siyasal adı da “Kıbrıs’ta iki eşit egemen devlet”  tezi olarak belirlenmiştir…
BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarihli ve 186 numaralı o menhus kararından bu yana Kıbrıs sorununa ısrarla yanlış tanı konulmuştur… Uluslararası Londra ve Zürih antlaşmalarına sünger geçirilerek Rumlar devletin sahibi sayıldı ve Türk tarafına sürdürülemeyecek çözüm formülleri dayatıldı… Bu gerçeklik, Türk tarafınca yıllar boyu ısrarla anımsatıldı… Buna rağmen Kıbrıs Türk Halkını hem izolasyona ve hem de değişmez bir statükoya mahkûm eden bir zemin yaratıldı… Umalım ki değişen küresel konjonktür artık bu yalın gerçeğin de görülebilmesini sağlar…
***
KÜRESEL KONJONKTÜR ÇOK ÖNEMLİ: Evet, son tahlilde küresel konjonktüre de değinmek gerekir… Fırsatlar, seçenekler, yeni açılımlar ve hatta çözümler üreten konjonktür hiç kuşkusuz çok önemlidir… Dünyanın yeni bir konjonktüre evrildiği bugünün ortamında, kronikleştirilen  Kıbrıs sorununun çözümü adına Cenevre’de bir deneme daha başlatılıyor işte…
Cenevre’yi de gölgesi altına alan bu konjonktür değişiminde beşli konferansın en güçlü figürü, hiç kuşkusuz Kıbrıs’ın üç garantöründen biri olan Türkiye’dir…
Değişimleri yaşayan ve yeni dengeleri arayan dünya için, bugünün konjonktüründe Türkiye’nin sesine kulak vermek, yaşamsal öneme haizdir…

Cenevre’de ortak zemin bulma eksersizi
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.