
5 Haziran Türk sanat dünyasının önemli figürlerinden aktör, yönetmen şair ve yazar Cahit Irgat’ın 54’üncü ölüm yıl dönümüydü… Vefalı yürekler onu anmak için adeta sıraya girerken, onun Kıbrıs’ta bıraktığı izleri anımsadım ben de…
1970’lere dek vazgeçilmez bir tutku olarak Kıbrıs Türk halkı adeta sinemayla yatıp kalkarken, beyazperdenin önde gelen oyuncuları Kıbrıs Türk halkının gözünde ikonlaşmışlardı… Bunlardan biri de hiç kuşkusuz, baş erkek rollerinin yanı sıra, karakter rollerinde ve tarihi kimliklerin canlandırılmasında sivrilen Cahit Irgat idi… Lale Oraloğlu ile birlikte döktürdüğü “Sevdiğim Sendin” filmiyle birlikte Kıbrıs’ta ün patlaması yapan Irgat, ölümünden iki yıl önce, 1969’da, 52 yaşında iken Dormen Tiyatrosu’nun düzenlediği turnede Kıbrıs’a gelmişti o çok ünlü ekip içinde…
Kıbrıs kökenli Dormen’in yanı sıra kimler yoktu ki o ekip içinde… Erol Günaydın, Altan Erbulak, Füsun Erbulak, Suna Keskin, Metin Serezli, Nisa Serezli, Ayfer Feray, Turgut Boralı… Ama Kıbrıs Türkü’nün esas ilgi odağı beyazperdeden tanıdığı Cahit Irgat idi hiç kuşkusuz…
*
Ortaklık Cumhuriyeti’nin uluslararası havaalanında ekip coşkuyla karşılanır… Karşılayanlar arasında Cahit Irgat’ı filmlerinden tanıyan Rumlar bile vardır… “Bozkurt” gazetesinden ben, “Halkın Sesi” gazetesinden ise merhum dostum Ersin Taşer hemen Cahit Irgat’a yaklaştık ve röportaj için randevu istedik… Çok mütevazı bir jestle “Otele geliniz çocuklar” dedi Irgat…
Ekipten önce biz ekibin konaklayacağı Saray Otel’deydik… Gelir gelmez birlikte odaya çıktık ünlü aktörle birlikte… Ceketini çıkarıp yatağa attıktan ve kravatını gevşettikten sonra sigarasını yaktı… Havaalanında gümrüksüz aldığı votkayı açıp yudumlamaya başladı ve sorularımızı yanıtlamaya koyuldu…
İşte onunla ilgili serüvenimiz tam o sırada başladı… Şef garson Salih Kanatlı kapıyı çalarak girdi, toplu akşam yemeğinin saatini söyleyip Irgat’a özel bir tercihi olup olmadığını sordu… Irgat o kendine özgü davudi sesiyle “Ne yemeği cancağazım?.. İki dilim ekmek ve bir tutam tuz bana yeter” dedi…
Ersin’le ben bakıştık, göz göze anlaştık ve ikimiz birden sorduk: “Sizi bu gece yemeğe davet etsek… Hem bolca konuşuruz da…” dedik… Önerimizi derhal kabul etti… O gece ben, Ersin, Irgat ve tiyatronun şimdi adını unuttuğum sahne amiri benim Mini Morris’e doluştuk ve ver elini Gönyeli’deki otantik ve salaş Çavuş Meyhanesi… Rahmetli Çavuş’un donatmaya başladığı çardak altındaki masaya otururken Cahit Irgat rakı istedi… Ama o günlerde Kıbrıs’ta rakı ne gezer… “Bu adanın şarapları meşhurdur, öyleyse şarap” dedi Irgat…
*
Ve koyu bir sohbetin ve de Irgat şiirlerinin eşliğinde zaman akarken şarap şişeleri arka arkaya gelmeye başladı… Ersin’le ben daha ikinci şişede limitimizi doldurduk, içemez olduk… Ama Irgat şişeleri devirdikçe deviriyor ve zaman da şafağa doğru akıyor… Tarlalarına gitmekte olan Gönyelililer meyhanenin önünden geçerken Irgat’a ilgiyle bakıyor, Irgat da onlara “Merhaba emekçi ırgat gardaşlarım” diye kadeh kaldırıyor…
Baktım ki Çavuş amcada da yorgunluk belirtileri oluştu, “Artık kalkıp gitsek mi!” diyecek oldum… Cahit Irgat öfkeyle öyle bir patladı ki… Ne demekmiş kalkıp gitmek! Yumruğunu masaya indirdi… Bizim haddimize miymiş onun sofrasına ve sohbetine müdahale etmek… Ünlü aktörün öfkesi gittikçe artar ve gözleri ateş saçarken Ersin kulağıma eğildi “Sen git, ben gerisini idare ederim” dedi…
Usulca masadan kalktım arabama binip gittim… O günün gecesi ekibin Neptün açık hava salonunda ilk oyunu vardı… Oyundan önce Cahit Irgat son derece mahcup Bozkurt gazetesine geldi… Ben orada yoktum ama derin özürlerini bıraktı, “Sarhoşluk batsın be, sarhoşluk kötü be!” dedi…
O Kıbrıs şaraplı gecenin hesabı 6 Kıbrıs lirası tutmuştu ki, benim ve Ersin’in maaşına göre oldukça yüksekti… Çavuş Amca’ya Ersin’le birlikte birkaç taksitte ödedik… Helal olsun Cahit Irgat… Ruhun da şad olsun… *
Yaşama atılırken öğretmen olmayı düşünüyordu… Ama Edirne Öğretmen Okulu’ndan ayrılan Cahit Irgat, birçok tiyatroda oyunculuk yapmaya başladı… 1932 yılında girdiği Ankara Devlet Konservatuarı’nı da öğreniminin son yılına geldiğinde, 1936’da bıraktı. İstanbul Şehir Tiyatroları, Küçük Sahne, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, Adana Şehir Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu, Oda Tiyatrosu ve can yoldaşı, sevgilisi Cahide Sonku ile kurdukları Cahitler Tiyatrosu’nda çalıştı… Birçok siyah – beyaz sinema filminde de rol aldı…1950 yılında sosyal içeriğiyle yankı yaratan “Bırakılan Çocuk” filmini yönetmiş ve şiirlerinin dışında bir de “Yalnızız” adlı roman yazmıştır… 5 Haziran 1971 tarihinde İstanbul’da 55 yaşında, maalesef çok kötü koşullarda ve doldurulamayacak boşluğunu bırakarak yaşama veda etmiştir…
Yorumlar kapalı.