Ahmet Tolgay

Atatürk’ün dikkatleri çektiği Kıbrıs bir beka sembolüdür






Ulusal nitelikli Kıbrıs davasını zerrece özümsemeyen, şu ya da bu etki altında, Kıbrıs sorununu da, Kıbrıs Türkü’nü de Türkiye’nin sırtında bir yük, hatta acıtıcı kambur olarak gören tümden alaylı bir zümre vardır Türkiye’de… “Alaylı” diyorum, çünkü yeterli bilgiden ve bilinçten yoksundurlar…  İç siyasetteki, ya da dünya görüşlerindeki ideolojileri ve görüşleri ne olursa olsun, tüm siyasi partilere ve medyaya, o “Kıbrıs davası karşıtlığı” paydasında birleşerek sızmış bir zümredir bu…
Öyle bir zümre ki, Kıbrıs Türkü aleyhine kullanabilecekleri her olguyu gündemin içinden cımbızla çıkartarak ve işlerine gelen olaylara spekülatif aşırı makyajlar yaparak Türkiye kamuoyuna anında kötüleyici sunum yapmayı marifet sayarlar… Kıbrıs Türkünü sevmezler ve hatta çekemezler, kıskanırlar…
Kıbrıs Türklüğünün bekası uğruna şehitler ve gaziler vermiş, ecel terleri dökmüş saf Anadolu halkı üzerinde spekülasyonlarıyla etkili olmayı da başaran baltalayıcı ve fesat bir zümredir bu…

*

Bunlara Kıbrıs Türkü aleyhine kullanabilecekleri materyali, fırsatı ve kozları vermeyelim… Onların Türkiye kamuoyunu aleyhimize dönüştürme kampanyaları sürerken, onlara yardımcı olacak eğilimlere girmeyelim… Onların hedefi, Anavatan Türkiye’ye de, Kıbrıs Türkü’ne de Kıbrıs beka davasını kaybettirmektir…
Eğer bunu başarırlarsa en büyük faciayı yaşayacak olan taraf Kıbrıs Türkü olur… Kıbrıs Türkü’nün 1878’den bu yana yürüttüğü varoluş mücadelesinin esas hedefi, bir Türk adası olan ve  hiçbir zaman Yunan adası olmayan Kıbrıs’a Türkiye’yi yeniden getirmekti…
Türkiye’deki milli dava karşıtlarıyla birleşenlerin Kıbrıs’ta Türkiye’yi adadan uzaklaştırmak için kullandıkları söylemleri ve uyguladıkları senaryoları da asla göz ardı etmeyelim, onların peşine düşenlerden olmayalım…

*

Ne demişti Dr. Fazıl Küçük varoluş mücadelemizin her evresinde: “Türkiyesiz hiçbir şey olmaz, hiçbir şey yapamayız be çocuklar!”
1974 öncesi, güneşe terk edilmiş buz parçası gibi erimekte ve nüfusu 100 binin de altına düşmekte olan Kıbrıs Türkü’nün durumu neydi ve bugün nedir?
Milli eğitimden ve dolayısıyla tarih bilincinden yoksun bırakılmış KKTC’de bu sorunun yanıtını arayabilecek duyarlılığı olsun gösterelim… Zararlı duygusallıkları ve fevrilikleri değil, yapıcı gerçekçiliği ve eylemleri yakalayalım tüm performanslarımızda…

*

Ambargocu kuşatma altındaki naçiz ülkemizin çözümlenmesi gereken onca sorunu varken durduk yerde çıkardığımız ve üzerine kaç gündür kilitlendiğimiz “türban” meselesi çığırından çıkarılmışken yazıyorum tüm bunları…
Sormak gerek: Bu saçmalığın çalkantısı daha ne kadar sürecek?
Görevdeki önemli bir bürokratın, Türkiye Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral’ın, KKTC Başbakanı Ünal Üstel için kullandığı ifadeler ise her şeyin üstüne tuz biber ekti ve meselenin KKTC sınırlarını da aştığının hazin göstergesi oldu…
Türkiye’de Ortodoks Rumlarla birlikte Hristiyanlığın inançlarını ve gereklerini özgürlük ortamında yerine getirmekte olan Ortodoks Türklere bile “Rum” ya da “Rumcu” denmezken, görülmemiş boyuttaki asimilasyoncu projelerle Kıbrıs Türk halkını yıllardan beridir Rumlaştırma ukdesinde olan Rum ruhani projelerine gerektiğinde canını ve kanını da vererek direnen Kıbrıs Türklerine o sarsıcı suçlamaları yapmak, tabii ki halkımızda derin infiale neden olmuştur…

*

Ama asıl tehlike, bu tür amacını aşmış saldırıların KKTC’de mikro milliyetçiliği kışkırtır olmasıdır… Asimilasyoncu Rum siyasetinin temel hedeflerinden biri de Türk ulusunun Kıbrıs’taki doğal uzantısı olan halkımızı mikro milliyetçilik virüsüyle Türk ulusundan ve Anavatan Türkiye’den koparmaktır… Bu değerlerden koparılmış bir avuç Kıbrıs Türkü’nün hakkından çok daha kolay geleceklerini düşünüyorlar…
Osmanlı’nın çıkıp gittiğinden bu yana,  Ulusal benliğini koruma adına, amansız bir savaşım vermekte olan yüzlerce şehidin ve geniş şehitliklerin sahibi Kıbrıs Türk halkı, bu tuzağa düşüncesizce itilmemelidir… Hem dışımızdakiler, hem de içimizdekiler tarafından…
Tarihin de, coğrafyanın da, konjonktürün de işaret ettiği gerçek şu ki,  Kıbrıs; Türk ulusunun beka davasıdır… Şartlar nasıl bir seyir izlerse izlesin bu dava asla kaybedilemez…
Mustafa Kemal Atatürk haritada parmağını Kıbrıs üzerine basarak “Bu adaya mutlaka dikkat edin” talimatını vermişti… Gerçekten Atatürkçü olanların bu talimata da uymaları gerekir..
Sağduyunun galip geleceğine inananlardanım…

Atatürk’ün dikkatleri çektiği Kıbrıs bir beka sembolüdür
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.