AP SEÇİMLERİNDEN SONRA: Haçlılar ve yalancılar kulübü Avrupa Birliği’nden de, bu birliğin parlamentosundan da umudunu kesen Kıbrıslı Türklerin sandığa eğilimi düşük oldu… Kendilerini “Türkçe konuşan Kıbrıslı” şeklinde takdim eden üç adayın hiçbiri Avrupa Parlamentosu seçimini kazanamadı…
Oysa cebinde Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği taşıyanlarımız yoğun ilgiyle sandığa yönelmiş olsaydı, “Türkçe konuşan Kıbrıslı” adayların üçü de kazanabilirdi… Bu arada parantez içinde belirtmeli: Fiyaskoyla buluşan Annan Planı, AP’de Türkler için iki temsilci öngörürdü…
Türklüklerinden vazgeçerek sadece “Kıbrıslı” olarak misyon yüklenmeye çalışanların gereksizliğini anlayan Rum seçmenler de “asıllarımız dururken onların taklitlerine ne gerek var?” düşüncesiyle Türkçe konuşan Kıbrıslı’lardan oylarını esirgedi…
Gel de Azerbaycan kahramanı Ebulfez Elçibey’in vurgusunu anımsama şimdi: “Sen Türk olduğunu unutsan da, düşman asla unutmaz…”
Kim bilir, “Kıbrıs Türkü’yüm, türkümü bu öz kimlikle söylerim” diyerek, Kıbrıs sorununda haklı Türk tezlerini savunan bir aday çıkmış olsaydı, belki de onun seçilme şansı “Türkçe konuşan Kıbrıslı”lardan daha yüksek olurdu…
Değerli okurlarımdan Ergün Vudalı’nın ilettiği görüşü de paylaşmak isterim bu arada: “AB sadece kuzeyde sandık kursa ve sadece Kıbrıslı Türklerin partileri arasında seçim yapılsaydı sonuç farklı olurdu. Tabii amaç Kıbrıs Türkü’nü Rum kazanının içinde eritme siyaseti idi ve bu maya tutmadı… AB de, Rum da hayal kırıklığı yaşadı ve elbet bizim kendilerine ‘Türkçe konuşan Kıbrıslı’ diyenler de…”
*
SU KONUSUNDA UZMAN SİTEMLERİ: Geçen hafta Geçitköy barajından sadece 24 saat su sevkinin durması, ülke genelinde su krizi yarattı… Ve iki elimiz böğrümüzde kaldı… “Yaşam” demek olan su konusunda ne kadar hazırlıksız ve donanımsız olduğumuzu yüzümüze vuran olaydı bu… Su sorununun beka meselelerimizden biri olduğunu yeniden duyumsadık…
Peki bundan ders alabildik mi?.. Ne gezer!..
Almamız gereken ders taşıma suyla değirmenin dönmeyeceği ve kendi yerel su kaynaklarımızı da mutlaka güçlendirip korumamız gerektiğine dairdi…
Zaten Anadolu suyunun “asrın projesi” gibi bir algıyla ülkemize akıtılması da özünde bu dersi taşımaktadır… Nasıl mı?… Bu projenin süresi asırlık değil, 50 yıllıktır… Bu 50 yılın 9’u da geçip gitmiştir… Öngörülenlerin hiçbirini yapmadığımız gibi, su kaynaklarımızın daha da yoksullaşmasına seyirci kaldık… Proje yürürlükteyken ihtiyacımızın ancak yüzde 40’ını karşılayabilen yerel su kaynaklarımızın ıslahı konusunda tam bir kayıtsızlık gösterdik 9 yıl boyunca…
*
Bu konudaki ayrıntılı düşüncelerimi “Kıbrıs’ın kadim su öyküsünde tanıdık dram: Susuzluk” başlıklı yazımda sunduktan sonra, ülkemizin önde gelen tarım ve çevre uzmanlarından, Orhan Cemali Aydeniz görüşlerimi destekleyen bir mektubu adresime attı… Değerli uzmana teşekkürlerimi ileterek mektubunu aynen paylaşıyorum:
”Anadolu’dan 9 yıl önce su temin edildiği zaman, TC’deki, gerçekten çok deneyimli teknik yetkililer, geleceğe dönük tüm yapılması gerekenleri içeren teknik bir rapor da hazırlamışlardı… Fakat, Kıbrıs Türk halkının sıkıntılardan kurtulmamasını ve sorunlardan kurtulmak için Rum’la birleşmesini tek çıkış yolu olarak görmesini isteyen basiretsiz siyasiler, ‘bu memleket bizim, biz yöneteceğiz’ yaygarası ile projenin uygulanmasını ENGELLEDİLER. Bunlar zaten Anadolu suyunun KKTC’ye gelmesine de karşı çıkmışlardı…
Ben, mesleğim gereği, konuya yakınlığım nedeniyle, basında yapıcı ve samimi uyarılar içeren makaleler yazdım. Fakat ülkemizde herkes uzman (!) olduğu için, özellikle yetkili makamlara gelenler kendilerini her konuda uzman zannettiği için, gerçek uzmanların hazırladığı proje ve uyarılar yerine, popülist uygulamaları tercih etti.
Sırf KISA VADEDE belediyeleri memnun etmek için, ilgili proje uygulanmadı. Yoksa bu projede yer altı suları ile atık suların da dikkate alınarak, TC’den temin edilen suyun, bir disiplin içinde kullanılmasının sağlanması amaçlanmaktaydı. İhale yöntemiyle su yönetiminin, bu konuda uzman-deneyimli bir özel kuruluşa verilmesi ve gereken yatırımlar ile düzenlemelerin yapılması ve yer altı sularının rehabilite edilmesi öngörülmekteydi.
KKTC’de Tarım, Su İşleri Dairesi ve Jeoloji Dairesi var. Bunlarda yetişkin beyin gücü de var. Ayrıca anavatanda bu konularda olağanüstü deneyimli devlet kuruluşları var ve istenmesi halinde bize her konuda olduğu gibi su konusunda da rehberlik etmekten kaçınmazlar. Fakat çok basit olan ve piyasayı dengelemek amaçlı bir et ithalinde bile yaşanan olaylar da göstermiştir ki, şimdiki yapının ıslah edilmemesi halinde, KKTC’de geleceğe dönük en basit geliştirici adımlar atmak bana göre oldukça zordur…”
*
Değerli ve duayen uzman Orhan Cemali Aydeniz görüş ve sitemlerinde yerden göğe dek haklıdır… Ama ona hak vermek yeterli mi?.. Değildir elbet… Görüş ve sitemlerinin de hiç eksiksiz yerine getirilmesi gerekir bu duayen uzmanımızın…
Yorumlar kapalı.