

Ayşe BULUT
Geçimini balıkçılıkla sağlayan ve “tekrar doğsam, tekrar balıkçı olurum” diyerek denize ve balıkçılığa tutkusunu dile getiren Yenierenköylü Fikri Aydener, 3 Mart 1970 tarihinde eski Erenköy’de doğmuş.
Savaş sonrası ailesiyle birlikte 1976 yılında göç ettiği Yenierenköy’e yerleşen ve halen burada yaşayan Aydener, ilk, ortaokul ve liseyi de köyünde okumuş. Aydener, 2001 yılında Fatoş hanımla evlenmiş ve bir kız bir erkek iki evlat sahibi olmuş.
Fikri Aydener, tutkunu olduğu balıkçıkla daha 8 yaşındayken oltayla başlamış, daha sonra zıpkın ile avlanmaya başlamış.
“20 yıldır da sandalla balığa gidiyorum” diyen Aydener, ilk teknesini 23 yaşında almış ama iki sene sonra teknesi fırtınada alabora olup batmış. Aldığı ikinci tekne de fırtına da alabora olduktan sonra, talihi açılan Fikri Aydener’in denizde yaşadığı anıları da anlatmakla bitmiyor.
“Bir defa sirtiyle balığa gittiğimde oltaya vadi balığı takıldı. O saatte denizde olan başka bir balıkçı arkadaşımdan yardım istedim. 3 kişi, yaklaşık 200 kilo olan vadi balığını güçlükle tekneye alabildik” diye ilk anısını anlatan Fikri Aydener, sonraki anısını ise şöyle anlatıyor:
“Açık sularda lahos avcılığı yaptığımız bir günde, 3 lahos yakaladık. Bir tanesi kancadan kurtuldu ama suyun üstünde kaldı. Be de onu almak için denize atladım ve yüzerek gidip aldım. Ertesi gün aynı yere gittik. Orada attığımız baragadilerlerle 70-80 kiloluk bir köpek balığı tuttuk. İki sandal yan yana geldik, tuttuğumuz balığın satılmadığını anlayınca onu yeniden denize attık. Su üzerinde kalan köpek balığına derin sulardan gelen daha büyük, yaklaşık 3-4 ton ağırlığında bir köpek balığı saldırdı. O anda, bir gün önceki denize atlayıp lahosu aldığım aklıma geldi. Eğer köpek balığı o zaman gelmiş olsaydı ben şu anda hayatta olmayacaktım. O an yaşadığım korkuyu anlatamam.”
Bir defasında da, kardeşiyle birlikte ağları denize döküp hava kararırken barınağa dönerken, limana bir kilometre kala sandalının mili koptuğunu ve aynı anda da sert bir güney rüzgarı esmeye başladığını anlatan Aydener, “Ne olduğunu anlayana kadar denizin açıklarına sürüklendik. Çapayı denize attım ama o kadar açığa sürüklendik ki, çapa havada kaldı. O an yaşadığımız korku tarif edilemez. Kardeşimle dua etmeye ve Allah’a yalvarmaya başladık. Allah’ın sevgili kuluymuşuz ki, bir anda güney rüzgarı durdu, kuzey rüzgarı esmeye başladı. Rüzgarın etkisiyle sabaha yakın tekrar balıkçı barınağına sürüklendik. O günü ölene dek unutmayacağım” diyor.
Hayatının büyük bir kısmının denizlerde geçtiğini ve halen de denizde geçmeye devam ettiğini belirten Aydener, “Dünyaya bir daha gelsem yine balıkçı olurum” diyerek de, mesleğine olan tutkusunu dile getiriyor.