Fırtınalar, seller ve insan hayatını tehdit eden doğal afetler… KIBRIS’a konuşan UFÜ Çevre Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Şerife Gündüz, iklim krizine yönelik uyarılarda bulundu.
“Kriz kapıda değil, içeride”… Prof. Dr. Gündüz, “İklim krizi kapıda değil artık içeridedir.” diyerek tedbirler alınması gerektiğini kaydetti. Gündüz, “Aşırı yağışlar, seller olacak. Aşırı sıcaklıklar ve kuraklıklar yaşanacak. Yağış döngüsü değişecek. Bir yılda yağacak yağmur bir günde yağacak. Bu duruma hem kendimizi hem de ülkemizi hazırlamamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Politikacılara çağrı… “Tedbirleri almazsak 2030-2035 döneminde bizi çok kötü günler bekliyor.” diyen Gündüz, politikacılara seslenerek, “İklim krizini politikalarımızın merkezimize koymalıyız. Ekonominin temelinde de, tarımın temelinde de, çevre politikalarının temelinde de iklim krizi olmalı. Bunu önceliklerimiz arasına almazsak gelecek nesillere bırakacağımız bir çevremiz, bir ülkemiz olmayacak.” dedi.
Emine Gül ÖZER
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de iklim krizi olumsuz etkilerini gösteriyor. Son zamanlarda artan düzensiz yağışların yarattığı seller, şiddetli fırtına ve kasırgalar ya da aşırı sıcaklıklar ve kuraklık, iklim krizini gözler önüne sermeye yetiyor.
Uluslararası Final Üniversitesi (UFÜ) Çevre Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Şerife Gündüz, KKTC’nin iklim kriziyle ilgili çok ciddi ve sıkıntılı bir döneme girdiğine dikkat çekerek, gerekli tedbirlerin zamanında alınması hususunda uyarılarda bulundu.
Gündüz, büyük bir sorunla karşı karşıya kalındığını, fırtına ile yaşanılanların bir tesadüf olmadığını ve iklim krizinin artık kapıda değil, içeride olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Gündüz, evlerimizi, çevremizi ve hayat tarzımızı bu yeni iklim gerçeklerine göre düzenlemeye başlamamız gerektiğini kaydetti.
“Önlem almamız gerekiyor”
KKTC’de son dönemde yaşanan doğa olaylarının bir tesadüf mü, yoksa büyük bir sorunun habercisi mi olduğuna yönelik samimi açıklamalarda bulunan Şerife Gündüz, “Büyük bir sorunun işareti. KKTC olarak çok ciddi ve sıkıntılı bir döneme girdik. Geçen gün yaşadığımız fırtına da iklim krizinin habercileriydi. Ülkemizde bu durum 2018 ve öncesinde de sellerle iklim krizin işaretlerini gösterdi.” şeklinde konuştu.
“Bizim şu an önlemlerimizi almamız gerekiyor. Bu tesadüf değil. İklim krizinin belirtilerini sürekli söylüyoruz dile getiriyoruz.” diyen Gündüz, şunları söyledi:
“Aşırı seller ve yağışlar olacak. Bunun akabinde aşırı sıcaklıklar olacak, kuraklıklar başlayacak. Düşünün yağış döngüsü değişecek. Bir yılda yağacak yağışı bir günde alacaksınız. O yüzden bu duruma evlerimizi hazırlamamız gerekiyor. Artık iklim krizi kapımızda değil içeride ve biz, bir an önce buna dur dememiz ve kendimizi adapte etmemiz gerekiyor.”
“Önce evimizi, sonra ülkemizi bu duruma uyumlaştırmamız lazım”
Şerife Gündüz, evlerimizi, çevremizi ve hayat tarzımızın bu yeni iklim gerçeklerine düzenlememiz gerektiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hazır değiliz. Ben şahsen kendim de hazırlığa başlamamışım, fırtınadan bayağı kötü etkilendim. Taşkent bu konuda bayağı şanssız bir bölge. Bundan sonra karar aldım, bir an önce evde fırtınadan uçabilecek şeyleri, kendimi ve evimi adapte ederek bu yeni durumla uyumlaştıracağım. Çünkü bundan sonra da sürekli fırtınalarla, kasırgalarla, sellerle, yağmurlarla çokça karşılaşacağız. Onun için önce evimizden uyumlaştırmaya başlayacağız. Sonra ülkemizi uyumlaştıracağız.”
Prof. Dr Gündüz, politikacılara da çağrıda bulundu:
“ ‘Artık iklim krizini içeriye aldık. Lütfen iklim politikalarını biran önce geliştirin, strateji ve uyum planlarını da hazırlayın. Aslında bu bir rica değil, hepimizin geleceği tehdit altında. O yüzden politikacılar da üzerlerine düşen görevleri bir an önce yapmaları lazım.
Ülkemizde iklim krizini merkezimize koymalıyız. Ekonominin temelinde de, tarımın temelinde de iklim krizi olmalı, çevre politikalarının temelinde de iklim krizi olacak, olması gerekiyor. Çünkü ülkemiz Akdeniz’de, en çok etkilenecek ülkeler arasında. Bunu bütün bilim dünyası konuşuyor. NASA’nın verileri de var. Bunu ciddiye almamız gerekiyor. Önceliklerimiz arasına almazsak gelecek nesillere bırakacağımız bir çevremiz, bir ülkemiz olmayacak. Her şeyden önce onlara yaşanacak bir çevre bırakmak için bunu yapmalıyız.”
“Çevresel vatandaşlık görevimizi yerine getirmiyoruz”
Yaşadığımız bu krize karşı bireysel olarak çok duyarlı olmadığımızı söyleyen Gündüz, “yaşadığımız çevreyi korumuyoruz.” diyerek, şunları aktardı:
“Çevresel vatandaşlık görevimizi yerine getirmiyoruz. Plastik kullanımı ile ilgili bunu yapanlar var ama toplumun geneline yayılmış bir durum değil. Bunun için bu konuda sınıfta kaldık. Bir an önce herkesin bu görevleri yerine getirme adına bir bilince varmaları lazım gelecek için. Sonra adım atılmalı. Örneğin plastik kullanımı azaltılmalı. Solar sistem tabi bu bizim ülkemizde biraz sıkıntı ama yapılabilecekler de var. En azından enerji tasarrufuna gidilebilir. Su tasarrufu. Bu çok önemli bir öğe. Evimizde yapabileceğimiz bir sürü şey var. Önce bunun bilincine varmamız lazım.”
“Yönetim planlamamızı yapmalıyız”
Gündüz, iklim değişikliğine karşı dayanıklı bir toplum olmak için neler yapılması gerektiğine yönelik söylemlerde de bulunarak, önerilerini aktardı:
“Özellikle selle ilgili suyun akış yoluna maalesef ev ve bina yaptığımız için bu konularda sel baskını olabilecek yerlerin belirlenmesiyle ilgili düzenleme ve alt yapı çalışmalarının yapılması gerekiyor. İkinci olarak gıda ile ilgili sıkıntılar olacak. Bu konuda tarım politikalarının geliştirilmesi ve özellikle kuraklığa dayanıklı ürünlerin yetiştirilmesi gerekiyor. Son olarak su ile ilgili sorunlar yaşanacak. Su yönetim planları geliştirilmeli. Mevcut suyumuz bulunuyor ama dünya kuraklıkla karşı karşıya kalacak. Biz kendi yönetim planlamamızı bu doğrultuda yapmamız gerekiyor.”
Birlikte harekete geçmezsek 10 yıl içerisinde KKTC’nin nasıl bir yer olacağını bir örneklemeyle aktaran Şerife Gündüz, şunları söyledi:
“Geçen hafta Prof. Dr. Ali Demirsoy hocamız geldi. Bilim insanı ve çok saygı duyduğum biri. Bana dedi ki, ‘Şerife sen kaderinle değil, doğal afetlerden dolayı öleceksin’ dedi. Haklı. Artık doğal afet değil, iklim afeti diye bir terminoloji çıktı. Yani bu çok büyük bir gerçek ve 2030-2035 yıllarına kadar önlem almazsak, bizi çok kötü dönemler bekliyor.”
Yorumlar kapalı.