“Mucize çocuk” Hakan



featured




6 yaşında lösemi tanısı alan 15 yaşındaki Hakan Çebi, küçük yaşına ve zorlu tedavilere rağmen kanserle mücadeleyi iki kez kazandı.

“Beni hissetti, elimi sıktı”… Baba Tahir Çebi, Hakan’ın iç organlarının iflas ettiği dönemde doktorların “ümit yok” dediği anda yoğun bakıma girip oğlunun elini tutarak, ‘Babacığım sen çok güçlüsün. Biz seninle ne badireler atlattık. Beraber maçlara gideceğiz, daha çok şey yapacağız’ dediğini belirterek, “Tedaviye cevap vermezken oğlum beni hissetti ve elimi sıktı.” dedi.

Anne: Ben de kanser oldum… Oğlundaki kanser 2019 yılında nüksettikten sonra kendi göğsünde bir kitle fark eden anne Çebi, “Kanser olduğumu ve lenflere de sıçradığını öğrendim. Kabullenemedim, ‘çocuk da hasta, ona kim bakacak, demiştim. Hakan da ‘anne üzülme saçların dökülecek ama tekrar çıkacak’, ‘kemiklerin çok ağrıyacak, sana bir köşe yapalım, ağrın olduğunda orada otur’ diyerek bana moral verdi.” şeklinde konuştu.

Cemre CEMALİ

Yasemin-Tahir Çebi çiftinin 4 erkek çocuğundan en küçüğü olan Hakan, henüz 6 yaşındayken Akut Lenfoblastik Lösemi (ALL) tanısı aldı.

Küçük yaşında zorlu bir tedavi süreci geçiren Hakan Çebi, kanserle ilk kez 2015 yılında tanışsa da 2019 yılında vücudunla gizlenen bir kanser hücresiyle kanserin yeniden nüksettiğini öğrendi.

Hakan’ın tedavisi, kemoterapi ve ışınla gerçekleştirilirken; tedaviye cevap verdiği için hastalığı nakile ilerlemedi.

Ailesinden de aldığı destekle azmini hiçbir zaman kaybetmeyen Hakan, 3 Temmuz 2021 tarihinden itibaren hiçbir ilaç tedavisi almadan sağlıklı bir birey olarak yaşam sürüyor. Hakan bugün 15 yaşında.

Bu zorlu süreçte lösemi ile mücadele eden Hakan ve ümidini hiç yitirmeyen anne-babası, KIBRIS’a konuşarak, kanserle mücadelede yaşadıklarını ve karşılaştıkları zorlukları anlattı.

Baba Çebi: Yaşamayan bilmez

Oğlu lösemi hastası olan baba Tahir Çebi, oğlu Hakan’ın lösemi tedavisi sürecinde yaşadıkları acı dolu günleri ve mücadeleyi anlatırken, “Yaşamayan bilmez. Biz donör safhasına gelmedik ama zor bir süreçten geçtik… Yaşadıklarımızı asla gizlemedik. Başka çocukların hayatına dokunmak istiyoruz. Bu yüzden hikâyemizi anlatmaktan hiçbir zaman çekinmedik.” dedi.

Çebi, Hakan’ın, 2015 yılında ilkokul birinci sınıfta henüz 6 yaşındayken lösemi olduğunu öğrendiklerini ifade ederek, oğlunun hastalığının 16 Ekim 2015’te netleştiğini kaydetti.

O günden sonra zorlu bir tedavi sürecinin içine girdiklerini anlatan Çebi, tedavi sürecinde karşılaştıkları maddi zorluklara da dikkat çekerek, şöyle konuştu:

“Hakan tanı aldığında 6 yaşındaydı, 9 sene geçti üstünden. Bu hastalık maddiyata dayalı bir hastalık. Türkiye’de devlet, 18 yaşına kadar çocukların tedavilerini karşılıyor ama bir yere kadar. ÇAPA’dayken, doktor, bize ‘tedaviye devam edecekseniz kliniğime geleceksiniz’ demişti. Bu hastalığın tedavisinde de ilk 6-7 ay çok önemliydi. Ben o dönemler aylık 8 bin TL gibi bir maaş alıyordum. Hafta en az 2-3 kez doktora gidiyorduk. Her gittiğimizde bin TL ile 4 bin TL arası para ödüyordum. Böylelikle her hafta maaşımın iki katını doktora ödüyordum. Bu zorlu süreçte çevremizdeki insanların maddi olarak çok desteğini gördük.”

Tahir Çebi, oğlu Hakan’ın lösemi tedavisinde zorlu bir yolculuk geçirdiklerini söyleyerek yaşadığı deneyimleri şu sözlerle paylaştı:

“Devlet sadece sevk ediyor, özel doktorlara gittiğimizde masraflar karşılanmıyor. Biz de sevk belgesini imzalarken bunu kabul etmiş oluyoruz. Devlet sevk ettiği hastalarda her masrafı karşılar zannediyorduk ama öyle olmuyormuş. Şu an bile kontrol amaçlı gittiğimizde devletin sevki ile gidiyoruz ama özel kliniğe gittiğimiz için masrafları yine biz karşılıyoruz. Devlet sevki ile gittiğimiz için sadece uçak biletlerimiz devlet tarafından karşılanıyor.”

Baba Çebi, en zor anlarından birinin ise Hakan’ın yoğun bakım sürecinde yaşandığını anlatarak, şunları söyledi:

“Bir ara Hakan’ın yoğun bakıma alınması gerekiyordu; ama İstanbul’da çocuk yoğun bakım servisi bulamıyorduk. ÇAPA’da yer yoktu, bu kadar büyük bir şehirde çocuk yoğun bakım servisi bulamıyorduk. Bu süreçte Sağlık Ataşesi olan Vesile Topçu bize destek oldu. Bir yandan biz çaba gösterirken, o da sürecin her aşamasında yanımızdaydı. Nihayetinde Hakan, Gaziosmanpaşa’daki bir hastaneye kaldırıldı, ardından tekrar ÇAPA’ya sevk edildi.”

Çebi, yoğun bakımda yaşadığı bir enfeksiyon sonucu Hakan’ın iç organlarının iflas ettiğini ve bu nedenle dünyada yalnızca 4 hastanede bulunan özel bir cihazın kullanılması gerektiğini ifade ederek, “Aile olarak o cihazın getirilmesi için belli bir ücret ödememiz gerektiğini söylediler. ‘Yeter ki çocuğumuz iyi olsun’ diyerek, bu şartı kabul ettik. Önemli olan Hakan’ın sağlığıydı, gerisi zaten bir şekilde hallolur diye düşündük.” vurgusu yaptı.

“Devlet ile anlaşmalı eczanelerde bile zorluklarla karşılaştık”

Tahir Çebi, oğlu Hakan’ın lösemi tedavisinde yaşadığı maddi zorlukları ve devletin sağlık hizmetleri ile ilgili karşılaştıkları aksaklıklara da değinerek, tedavi sürecinde devletin anlaşmalı olduğu eczanelerden ilaç almakta bile zorluk yaşadıklarını belirtti.

Eczanelerden doktorun istediği ilaca erişmenin tedavi sürecini daha da zorlaştırdığına dikkat çeken Çebi, “Devletin anlaşmalı olduğu bazı eczaneler vardı. Doktor reçete yazdığında, ‘İlaçları alıp gelin’ derdi. Ama o dönem bu eczanelere ödeme yapılmadığı için ilaç almak istediğimizde, ‘Yok’ diyorlardı. Para ile almak istediğimizde ise ilaçları veriyorlardı. ‘Bütün kanser ilaçları devlet tarafından karşılanacak’ denildi. Ama ilaç alırken fatura bile alamadığımız zamanlar olurdu. Yani böyle sıkıntılarla da karşılaştık.” ifadelerini kullandı.

“Bir lösemi hastasının maliyeti ne kadar?”

Çebi, oğlu Hakan’ın lösemi tedavisinde yaşadığı zorlu süreçte en büyük desteklerinden birinin Kemal Saraçoğlu Vakfı’ndan geldiğinin altını çizerek, Hakan’ın tedavi sürecinde enfeksiyon kapma riski çok yüksek olduğu için bir süre tedavisine evde devam etmek zorunda kaldıkları zamanlar olduğunu da anlattı; şöyle devam etti:

“Bir dönem enfeksiyon riski çok yüksek olduğu için Hakan’ı hastaneden solunum cihazı ile taburcu ettik. Evde tedaviye devam edebilmek için özel bir hemşire tuttuk. Evde bakım hizmeti vermek için Türk hemşireler, o dönemde benim aldığım maaşın iki katını talep ettiler. Biz de bu durumu göz önünde bulundurup Özbekistan uyruklu bir yoğun bakım hemşiresi ile anlaştık. O hemşireyle 3 ay boyunca Hakan’a evde bakım sağladık.

O dönem doktorumuza “Bir lösemi hastasının maliyeti nedir?” diye sorduk.. ‘Tekrarlamazsa 350 bin dolar, tekrarlaması halinde 500 bin dolar ve yukarısı’ demişti.. Gerçekten bizim şartlarımızda bir aile bu maliyeti kesinlikle karşılayamaz..”

Baba Çebi, 2015 yılından sonra 2019 yılında oğlu Hakan’da kanserin tekrar nüksettiğini söyleyerek, “Üzüntüden eşim de 2020 yılında meme kanseri oldu. Eşimde de kanser, lenflere metastas yapmıştı, üçüncü evrede fark edildi; ama çok şükür onu da atlattık.. Hakan ışın aldığı dönemde eşim de kemoterapi alıyordu. Günümüzde tıpta her şey mümkün, bir tek ölüme çare yok. İnsanlar inandıktan sonra her şey yoluna girer.” ifadelerini kullandı.

ÇAPA’nın mucizesi ‘Hakan’

Tahir Çebi, oğlu Hakan’ın lösemi tedavisinin en zor anlarında yaşadığı duygusal ve zorlu süreci anlatırken, bir mucize yaşandığını, Hakan’ın iç organlarının iflas ettiği dönemde doktorların “ümit yok” dediği anı ve o anki hislerini şu sözlerle paylaştı:

“Ben 5 Kasım 2019’da Türkiye’ye gittiğimde Hakan yoğun bakımdaydı. Hastaneye ulaştığımda eşimi yoğun bakım kapısının önünde ağlarken buldum. Ne oldu dediğimde ‘çocuk hiçbir tedaviye cevap vermiyor. Her şeye hazırlıklı olun dediler ’ dedi. Ben de bunun üzerine ‘çocuğumun durumu ümitsiz, ben onu görmek istiyorum. Beni içeri alın’ dedim. Doktor iki dakika izin verdi. İçeriği girdiğimde elini tutup oğlumla konuştum. ‘Babacığım sen çok güçlüsün. Biz seninle ne badireler atlattık. Beraber maçlara gideceğiz, daha çok şey yapacağız’ derken oğlum beni hissetti ve elimi sıktı.  Hiçbir tedaviye cevap vermezken çok hızlı bir şekilde durumu iyi gitmeye başladı. Tedaviye cevap vermeye başladı. Bu nedenle ÇAPA’da Hakan ‘mucize çocuk’ olarak biliniyordu.”

Anne Çebi: 2019’da kanser tekrarladı

Oğlu lösemi hastası olan anne Yasemin Çebi, 2015 yılında Hakan’a konan lösemi tanısından önce yaşadıkları süreci anlatarak, ilk belirtilerin burun kanamalarıyla başladığını, ardından çocuğun halsizlik ve güçsüzlük yaşamaya başladığını anlattı:

“Her gün burun kanaması oluyordu, hatta uykuda bile kanama ile uyanıyorduk. İlk başta doktorlar, ‘Güneşten kanıyor’ diyerek ilaç sürüyorlardı. Ama bir türlü geçmiyordu. Eylül ayında okullar açılmadan önce Hakan sık sık ateşlenmeye başlamıştı. Acile götürdüğümüzde ise ‘Soğuk dondurma yedi’ gibi tespitler yapılıp antibiyotik veriliyordu. Ancak, tedaviye rağmen ateşi birkaç gün düşüyor, sonra yeniden yükseliyordu. Bu şekilde birkaç gün devam etti.”

Çebi, bir gün oğlu okuldan geldikten sonra kolunda patlıcan moru renginde bir morluk gördüğünü belirterek, ‘Okulda boyadılar mı?’ , ‘Acıyor mu?’ diye sorduğunda, ‘Hayır’ cevabını aldığını ifade etti.

Bunun üzerine Hakan’ı özel bir hastanede çocuk doktoru olan Gözde Hanım’a götürdüklerini anlatan anne Çebi, “Doktor elle muayenede durumu fark etti. Karaciğer ve dalak doktorun eline geliyordu. Bize, ‘İyi bir şey beklemeyin’ dedi. Karaciğerde büyüme vardı. Beyaz kan hücreleri trombositler düştüğü için iç kanama yapıyordu.. Vücudun belli yerlerinde patlayarak kendini gösteriyordu” sözleriyle o günleri anlattı.

Anne Çebi,  doktorun ‘iyi değil’ diyerek bir sürü tahlil istediğini ve devlet hastanesinde yapılan tahlil sonuçlarına göre oğlunun Akut Lenfoblastik Lösemi (ALL) tanısı aldığını açıkladı.

Bunun üzerine doktor tarafından oğlunun tedavisinin İstanbul veya Ankara’da yapılmasının önerildiğini kaydeden Çebi, “Annemler İstanbul’da yaşadığı için Hakan’ın tedavisini orada sürdürmek istedik.. İstanbul’daki ÇAPA’ya gittik. O dönem orada Rejin hanım, Bülent bey olmak üzere profesör vardı. Çapadaki doktorumuz şu anda da İstanbul Üniversitesi Rektörü olan Prof. Dr. Osman Bülent Zülfikar’dı. Doktorun özel kliniğinde tedaviyi devam ettiriyoruz.” dedi.

Çebi, 2019 yılı haziran ayında aynı kanser türünün Hakan’da yeniden nüksettiğini söyleyerek, “Türkiye’ye kontrole gittiğimizde kan hücrelerinde hiçbir şey yoktu, gayet sağlıklıydı. Doktorun elle muayenesinde gizlenen bir kanser hücresi sol testisinde kitle olarak kendini gösterdi. En ağır süreci o zamanlar yaşadık. Çok üzüldük ama hastalığı kabullendik ve çaresini aramaya başladık.” şeklinde konuştu.

“Ben de kanser oldum, oğlum bana moral verdi”

Hakan’da kanser nüksettikten sonra yoğun bakımda yattığı sırada göğsünde bir kitle fark ettiğini ancak yağ bezesi olarak düşündüğünü anlatan Anne, şöyle devam etti:

“Geçmesini beklerken kitle yavaş yavaş büyüdü. Kanser olduğumu ve lenflere de sıçradığını öğrendim. Kabullenemedim, ‘çocuk da hasta, ona kim bakacak? Demiştim. Bir doktor ‘hiç üzülme sen kendine de bakacaksın, çocuğuna da’ diyerek moral verdi bana. Hakan da ‘anne üzülme saçların dökülecek ama tekrar çıkacak’, ‘kemiklerin çok ağrıyacak, sana bir köşe yapalım, ağrın olduğunda orada otur’ diyerek bana  moral verdi.”

“2021’den beri ilaç kullanmıyor”

Anne Çebi, Hakan’ın 3 Temmuz 2021 tarihinden bu yana hiçbir ilaç kullanmadığını, sadece belli aralıklarla Türkiye’ye kontrole gittiklerini ifade ederek, kemoterapi alan lösemilerde sürecin daha ağır işlediğini anlattı; şunları kaydetti:

“Vücuduna darbe almaması gerekiyor, çünkü tekrarlama riski yüksek. Hakan’ın hastalığında donör safhasına ilerlemeden kemoterapi ve ışın tedavileriyle hastalıkta tedavi sürecini geçirdik. En büyük ilaç da moral. O dönem doktorumuz bu çocuklardan ağır işler beklemeyin demişti. Kanserle savaş veren aileler hemen pes etmesin. Ben aylarca yoğun bakım kapısında yattım, ama hiç pes etmedim. Ben de kanser oldum ama bu süreçte hiç olumsuz düşünmedim.”

Hakan Çebi: Donör ol, hayat kurtar

“Ben 6 yaşında lösemi teşhisi almış ve uzun ve de zorlu bir tedavi süreci tecrübe etmiş biriyim. Ben şanslıyım ama hâlâ binlerce kardeşim, abilerim ve ablalarım bir umut bekliyor. Sen de bağışçı olabilir, birinin hayatını kurtarabilirsin. Bunun için çok fazla bir şey yapmana gerek yok, sadece birkaç dakikanı ayırman yeterli. Kemik iliği ya da kök hücre bağışı yapmak istersen, başvurularını Kemal Saraçoğlu Vakfı’na yapabilirsin. Bir hayat kurtarmak bu kadar kolay olabilir. Donör ol, hayat kurtar!”

0
mutlu
Mutlu
6
alk_
Alkış
0
_zg_n
Üzgün
0
_a_rm_
Şaşırmış
“Mucize çocuk” Hakan
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.