Yeniden Doğuş Partisi (YDP) Genel Başkanı ve Milletvekili Erhan Arıklı, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla yeni bir tartışmayı alevlendirdi.
Cumhuriyet Meclisi’nin çatısına çıkılarak bayrak açılması ve Afrika gazetesine yapılan saldırı olayıyla ilgili devam eden mahkeme sürecine yönelik açıklama yapan Arıklı, “Mahkemeden çıkacak karar, Türkiye’ye, Recep Tayyip Erdoğan’a ve göçmen vatandaşların tümüne verilecek mesaj olacak” iddiasında bulundu.
Olayla ilgili tutuklu bulunan kişiler hakkında daha önce “meclisi basan” ve “içini dağıtan” kişiler olduğunun söylendiğini ifade eden Arıklı, bu kişiler için böyle bir suçlama getirilmediğini ileri sürdü.
“Eylemlerin tetikleyicisi Sayın Erdoğan’ın yaptığı konuşmaydı”
22 Ocak eylemlerinden sonra tutuklanan 6 eylemciye getirilen dava ve istenen cezanın dudak uçuklatan cinsten olduğunu savunan Arıklı, Savcılığın, eylemcilerin “Kalkışma ve İsyan” suçu işlediklerini söylediğini belirtti.
Arıklı, “Oysa daha önce ne meclisi basan ve içini dağıtanlar için, ne başbakanlığın kapısını kırıp camı çerçeveyi indirenler için, ne de UBP Genel Merkezini basıp tabelalarını kırıp dökenler için böyle bir suçlama getirildi” iddiasında bulundu. Arıklı, Savcılığın daha vahim olaylar için daha hafif cezalar istediğini öne sürerek hatta bazılarına dava bile okumadığını iddia etti. Arıklı, 22 Ocak eylemleri için niye “ayaklanma” dendiğini sordu.
22 Ocak eylemini diğerlerinden ayıran bir kaç özellik bulunduğunu ifade eden Arıklı, “22 Ocak eylemlerinin tetikleyicisi Sayın Erdoğan’ın yaptığı konuşmaydı. Sayın Cumhurbaşkanı yaptığı konuşmada Afrin harekatına ‘işgal harekâtı’ diyen Afrika gazetesine sert tepki göstermiş ve bunun üzerine 22 Ocak eylemi organize edilmişti” dedi.
“22 Ocak eylemlerini yapanların hemen hemen hepsi 75 göçmeni vatandaşlardı”
Arıklı, şöyle devam etti:
“22 Ocak eylemlerini yapanların hemen hemen hepsi 75 göçmeni vatandaşlardı. Oysa daha önce bu tür eylemleri yapanlar genellikle Kök Kıbrıslı kardeşlerimizdi.
Öyleyse bu eylem ağır bir şekilde cezalandırılmalı, hem Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mesaj verilmeli, hem de buradaki haddini bilmez Türkiye kökenli vatandaşlara bir ders verilmeli idi.
Önce Cumhurbaşkanı Akıncı’nın da katıldığı bir koro ile polis ve yargı baskı altına alındı.
Sonra eylemcilerden rastgele 6 kişi tutuklandı. Eylemcilere ‘ayaklanma’ suçlaması getirildi. Ayaklanma suçunun cezası müebbet olduğu için 6 eylemci 1 ayı geçmemek üzere tutuklandı ve cezaevine gönderildi.
Savcılık, iddianamesini güçlendirmek ve eylemcileri daha şiddetli bir cezaya çarptırabilmek için eylemcilerin bu işi örgütlü ve planlı yaptıklarını ispat etmeye çalışıyor ve bu maksatla delil üretmeye tevessül ediyordu. Bu maksatla o ana kadar hiç bir eylemcinin elinde görünmeyen bir suç aletini de deliller arasına sokmaya çalıştı. Onlara göre eylemcilerin elinde demir vardı. Müdafaa ve eylemciler bu emareyi kabul etseler bu sefer eylemin boyutu değişecek, eylem ‘Taammüden adam öldürmeye teşebbüs ve bunun için ayaklanma’ kapsamına sokulacak ve eylemciler için daha ağır bir ceza gelecekti.
“Sosyal medyadaki bazı yazılar tehdit olarak algılandı”
Tüm bunlar olurken KKTC tarihinde bir ilk daha yaşandı. Sosyal medyadaki bazı yazılar tehdit olarak algılandı ve davanın hakimi için 5 koruma polisi verildi.
Garip olan bu sosyal medya hesap sahipleri için herhangi bir yasal işlem başlatılmaması idi. Bazıları bunun bile bir algı operasyonu olduğunu iddia ediyordu. Bir sonraki adımsa malum çevreler; ‘Türkiye’nin etki edemediği tek kurum mahkemelerimizdir’ diyerek mahkemelere dolaylı yoldan baskı yapmaya başladılar. Afrika gazetesi bu sözü manşetten duyurdu. Sosyal medyada sürekli bu işlendi.
Bu propaganda ile beklenen şey; mahkemelerin kendisini ispat için eylemcilere en ağır cezayı vermesini sağlamaktı.
Bu saatten sonra eylemciler ne ceza alır bilmiyorum. Bildiğim tek şey; buradan çıkacak mesaj; Türkiye’nin buradaki kurumlarına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve 75 göçmeni vatandaşların tümüne verilmiş olacaktır”.
Yorumlar kapalı.