Murat OBENLER
Ne Kıbrıs müziği, ne dünya müziği aslında onun yaptığı…
İnal Bilsel, kendi müziğini kendine özgü tarzıyla yaratan bir sihirbaz. Kendi yarattığı dünya ile seçme karakterler, hayali şirketler, hayali objeler ve o dünyanın içinde geçen bir konuyu, gerçeklik ile simülasyonun bulanıklaşan hallerini müziğin, seslerin ve görüntülerin yardımıyla anlattığı “Paradise Lost-Yitirilmiş Cennet”i sanatçının kendi ağzından dinledik.
SORU: “Paradise Lost” albümüne geçmeden önce senin de etkilendiğini bildiğim bilimkurgu yazarı Philips K. Dick’in dünyasından biraz bahsedebilir miyiz?
BİLSEL: Ben bir bilimkurgu manyağı olduğum için Philips K. Dick benim için değerli bir yazardır. Romanlarıyla ve kısa hikayeleriyle beni etkiler. Dick’in bilimkurgu anlayışı zamanındaki güncel konuları, insan ilişkileri veya sosyal konuları bilimkurgu dünyasında anlatmasıdır. Uzaygemileriyle işi yoktur. Seni bambaşka bir dünyaya sokar ama aslında çok da insancıl bir hikayeden bahseder. O kavramı çok benimsedim ve yaptığım işlerime çok yansıdığını düşünürüm.
SORU: Tabi P.K.Dick’in bir plakçı dükkanında çalışması, müzik programı yapımcısı olması, uyuşturucu kullanıyor olması da sanıyorum bilimkurgunun o fantezi dünyasını yaratmasında önemli etkenlerdir?
BİLSEL: P.K.Dick’in bazı kitaplarının farklı kafayla yazıldığını anlarsınız. Normal bir yazar bunları yazar mı diye sorarsın. Acayip bir fantezi dünyası yaratarak yazılan kitaplar bunlar. P.K.Dick’e göre iyi bilimkurgu günümüzün sorunlarını ele alır, geleceğin fantezisi değildir. Ben de öyle olduğunu düşünüyorum.
SORU: Tabi o bir yazardı, sense müzisyensin. “Yitirilmiş Cennet (Paradise Lost)” albümünü hazırladın. Bence çoğu dinleyiciye “ilginç-farklı” gelebilecek bu albümle nasıl bir dünyayı tasarladın?
BİLSEL: “Paradise Lost” bir konsept albümdür. Kendi yarattığım bir dünya, seçme karakterler, hayali şirketler, hayali objeler ve o dünyanın içinde geçen bir konu var. Yayınladığım teaserlar ve videolarla bu konsepti yansıtmaya çalışıyorum. Daha önce bir blog vardı. Orada konunun detaylarına giriyordu. Blogda bir hikaye vardı ve her hafta hikayeyi biraz daha genişletirdim ve ilerletirdim. Sonra yazmayı durdurdum ve videolara başladım. Albüm de bu videoların kaldığı yerden devam ediyor.
SORU: Süreç de farklı ilerlemiş sanırım. Bu yaratım süreci ne zaman başladı?
BİLSEL: Fikrin oluştuğu noktadan şu anki noktaya toplam iki yıl geçti. Bir yıla yakın üretim süreci sürdü. Konu yavaş yavaş oluştu.
SORU: Gerçeklikle, gerçekliğin algılanmasıyla, bulanıklaşan gerçeklik algısıyla ilgili oldukça kafa yormuşsun. Nasıl bakıyorsun bu olguya?
BİLSEL: Albümün konusu çok derin aslında. Konuyu derinlemesine anlatmak istemem çünkü dinleyicinin konuyu merak etmesini, araştırmasını, ipuçlarını bir araya getirmesini istiyorum. Özetle anılarımızla, küçüklüğümüzle ilgili bir şey anlatıyorum. Onları tekrar yaşayabilseydik nasıl hissederdik? Onları gerçekliğe tercih eder miydik? Benim anılarım sonuçta burada oluştu. Mesela konuda Kıbrıs’taki Kapalı Maraş da var. İlerde yaşanılacak bir savaşın sonrasının Maraş’ın şu andaki savaş sonrası hali olduğundan bahsediyorum.
SORU: III. Dünya Savaşı’nın ayak izlerini de görüyoruz tanıtım filmlerinde. Destopik bir gelecek sanıyorum senin de üzerinde yürüdüğün zemin?
BİLSEL: Sanki 3. Dünya Savaşı olmuş ve onun geleceğinde bir zamanda geçer gibi.
SORU: Senin bu hikayede ki yarattığın kahramanın ve çıktığı gizemli keşif gezisi hakkında neler söyleyebiliriz?
BİLSEL: Bu bildiğimiz kahramanlardan biraz farklı bir karaktere benziyor.
Halkının kurtuluşunu sağlayacak seçilmiş kişi mi yoksa bu fantezilerden oluşan bir simülasyonu mu yaşıyor? Bu albüm aslında hayali bir filmin soundtrack’ı gibi de düşünülebilir. Dinlediğinde farklı kısımları barındıran bir albüm olduğunu gözlemleyebiliyorsun. İnişler çıkışlar, daha gergin ve daha rahatlatıcı yerleri barındırıyor. Albümün filmmiş gibi bir hissi var. Albümün sözlerinde , seslerinde ipuçları var. Eski ses kayıtları kullandım.
SORU: Bu kahraman üzerinden gerçeklik sorgulamanı sürdürüyorsun…
BİLSEL: Gerçeklik sorgulaması albümün özünde var. Bunu gerek albüm dışı görsellerle ve algılarla gerekse albümün içindeki müziğin akışı ve seslerle sorgulamaya çalıştım. Örneğin bazı kısımlarda “ben seçilmiş kişiyim” der bazı kısımlarda da “Maraşa gelmem çok kolay oldu” der. Bize bunu böyle anlatmamışlardı diyerek bir sorgulama başlar. Acaba bir simülasyonda mı ilerliyor yoksa seçilmiş bir kişi midir? Bu dünyada simülasyon bağımlılık yaratan bir olgudur (kasetleri kullanmak vs.). Eğer yok oluşu yaşadığımız noktaya geldiğimizi varsayarsak yıkıntıdan tekrar yeni bir şey yaratmaya mı başlardık yoksa kendimizi simülasyonun kolay akışına mı bırakırdık? Yıkılmış dünyayı tekrar yaratmayı mı seçerdin yoksa anılarının olduğu kaseti mi seçerdin? Ortada böyle bir soru var.
SORU: Tanıtımdaki aranılan “Memory Lane” evrenin çekirdeği gibi bir şey sanki. Ona ulaşılırsa kurtuluşun da şifresi çözülmüş olacak. Nedir tam olarak bu?
BİLSEL: Anılara yolculuk da olabilir ama benim hikayemde “Anı Sokağı” anlamına geliyor. Burada çeşit türlü kaset dükkanları, neon ışıklarla süslü yerler var. Kahramanımız bu yerin nerde olduğunu bulmak için ipuçları arar. Sınırlı sayıdaki SimTape’i bulduğunda kendi halkını kurtaracağını düşünür. Kurtuluşun aslında bir kaçış olduğunu söylemeye çalışır. Gerçeklikte (yıkılmış bir dünya) yaşamak yerine simülasyonda yaşamayı tercih eder. Yeni simülasyon kasetleri arar.
SORU: İnsanlar zaten günümüzde de hep bir kaçış peşinde değiller mi?
BİLSEL: Günümüzde sürekli yaşadığımız bir şey kaçış. İşe gideriz oradan kaçmak isteriz, tatile gideriz, günlük hayatımızdan kaçmak isteriz, uyuyarak bile gerçekten kaçmak isteriz.
SORU: Albümün düşünce dünyasından müzikal dünyasına bir geçiş yapalım istiyorum. Nasıl gerçekleşti bu üretim süreci? Senden başka albümde kimler var?
BİLSEL: Kendi evimde bilgisayarımda her şeyi kurguladım ve ses olarak veya başka enstrümanlar da gerektiğinde müzisyen arkadaşları projeye dahil ettim. Cahit Kutrafalı, Emre Yazgın, Ezgi Özgürgen, Fikri Karayel, Naz Altun, Aycan Garip, Oytun Küskü, Uğur Güçlü ve Ahmet Zilci çalışmaktan büyük keyif aldığım isimler. Kişilik olarak da kafalarınızın uyuştuğu müzisyenlerle çalışmak bir avantaj sağlıyor. Mesela Emre’nin stüdyosunda ikimiz de çok rahatız ve bu üretim sürecine olumlu yansır.
Nostaljik bir kişi olduğumu düşündüğüm için benim açımdan nostaljik bir albüm olmasını istedim. Nostalji bir yandan da acı veren bir şey tabi ki. Albüm yapımı öncesinde bir gün anne-babamın evindeki depoya gittim ve orada küçüklük anılarımın (ilk plağım, kasetler, oyuncaklar, bazı aletler vs.) dolu olduğu kutuları açarak bir nevi onların içine daldım. Sonra bazılarını bir sepete koyarak oyun alanına götüren çocuklar gibi evdeki odama getirdim. Anıların oradadır ve onlardan kaçmak yerine üzerine yürümeyi seçtim.
Albümde hem tanıdık sesler var hem de atmosferik sesler var. Gözünü kapatsan sanki de film sahnesindeymişsin gibi hissedebilirsin. Bulduğum kasetlerdeki bazı kayıtları bazı noktalarda kullandım. Bu da “Memory “ olayına bir göndermedir.
SORU: Sosyal medyada albüm yayınlandı ve dinleniyor. Yorumlar nasıl?
BİLSEL: İngiltere’de iki yorum çıktı ve ikisi de pozitif yorumlar. Bunun ne kadar evrensel olduğunu gösterir. Bu yorumlarda hiç “Kıbrıs Müziği” diye bir ibare geçmedi. Kıbrıs müziği yapmakta hiçbir sorun yok ama mesela dünya müziği ibaresi de geçmedi. Benim içimden da nasıl geçtiyse bir sınıflandırmaya tabi tutmadan müziğimi yaptım.
SORU: Cahit Kutrafalı, Japon, Kaan Batural ile yaptığım röportajlarda senin müziğin iyi referans olarak sohbetlerde yer alıyor. Bu arkadaşlarımız ile düşünsel/ müzikal düzlemde bir paralellik de seziyorum.
BİLSEL: Bu konuda tek değilim ve bu saydığın isimlerin varlığı ve üretimleri gelecek için çok güzel bir işaret. Neredeyse aynı yaş grubuna ait olan tüm bu isimlerin yurtdışında artık yavaş yavaş seslerini duyurmaya başlaması umut ve mutluluk verici. Buray, Fikri Karayel, Cahit Kutrafalı, İstanbul’daki bir labelden çıkardı. Ben CD’yi Sony Music Türkiye’den çıkarıyorum. Artık müziğimiz adanın sınırlarını aştı. Okan Ersan var, Oytun Ersan var. Daha genç jenerasyonların bizleri de geçeceğine inanıyorum. İstedikten, vakit ayırdıktan sonra olmaması için hiç bir sebep yok.
SORU: “Paradise Lost” ile ilgili beklentilerin nelerdir yoksa beklentisiz bir yolculuk mu olacak?
BİLSEL: Bu albümdeki müzik biraz farklı bir şey. Tüketmesi biraz kolay olmayan türden ve seni hemen içine almayabilir. Kısa kısa videoların, renkli renkli müziklerin çıktığı bir çağda benim ağır giden (özellikle ilk 3 parça) bir albümüm var. Bu albüm vaktini ona ayırmanı talep eder.
Özellikle Kıbrıs’ta duyulayım diye bir kaygım yok. Tabi ki albümü yaymaya yönelik çabalarım da vardır. Dünyada beğenen insanlara ulaşmak isterim. Albüm tüm alt hikayeleri bir tarafa bırakarak da dinlenebilir.
Çok simülasyonlu bir yolculuk bekliyor o zaman insanları.
SORU: Son olarak ne zaman dinleyicilerle buluşuyor?
BİLSEL: Ben CD’yi Sony Music Türkiye’den çıkarıyorum. Online platformlardan (itunes, amazon, Apple Music, deezer, spotify) yayılmaya başladı. Bu aslında beni bilmeyenler için ilk albümüm gibi görünecek ama aslında ikincidir (2009’daki A New Beginning’i kısa bir süre yayınlayıp sonra yayından kaldırdım). CD ise Şubat’ta çıkacak.
Bir de 22 dakikalık bir kısa film/müzik videosu da hazırladık ve o da önümüzdeki günlerde yayınlanacak. CD’yi plak olarak da çıkarma planımız var.
Yorumlar kapalı.