
İstanbul Şehir Tiyatroları sanatçısı Gönendereli Hüseyin Köroğlu:
– Erenköy Direnişi’ni bir tiyatro oyunu olarak sahneye koymak istiyorum. Metni hazır. Erenköy projesine büyük önem veriyorum. Erenköy Direnişi, Kıbrıs Türk mücadele tarihinde çok önemli.
– Esaretten Özgürlüğe oyununun finalinden sonra Kıbrıs Türkü’nün Anadolu’ya yardıma nasıl koştuğunu anlatıyorum. Kıbrıs Türkü Kurtuluş Savaşı sırasında yaptığı tiyatrolarla topladığı paraları Anadolu’ya gönderdi.
Pınar SAVUN
Gönendere Hürriyet Sineması’nda 1970’li yıllarda beyaz perdeye yansıyan aktörlerin görüntülerine bakarak hayaller kuran ilkokul çağındaki Hüseyin Köroğlu, Gönendere Hürriyet Sineması’nda hayranlıkla izlediği ve ulaşılmaz olarak gördüğü Kemal Sunal,Türkan Şoray ve Fatma Girik gibi birçok ünlü sanatçı ile birlikte sinema filmleri ve dizilerde rol aldı. Ayrıca tiyatro sahnesinde başta duayen bir usta sanatçı olan Haldun Dormen olmak üzere birçok değerli sanatçı ile tiyatroda aynı sahneyi paylaştı.
İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sanat hayatını devam ettiren Kıbrıslı Türk Hüseyin Köroğlu, eşi Şenay Saçbüker ve kızı Alara ile birlikte kurdukları ASHK tiyatrosu ile de sahneye oyunlar koyuyor. “Yaptığım meslekte önce kendi toplumunu sonra da dünyayı iyi bilmen gerekiyor. Her oyunun bir mesajı olmalı.” diyen Hüseyin Köroğlu, kendisini kimseye bir eyvallahı olmayan, her zaman omurgalı duran bir oyuncu olarak tanımlıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100’üncü yılında ‘Esaretten Özgürlüğe’ isimli oyunu sahneye koyan Hüseyin Köroğlu, bu oyunda Cumhuriyeti’nin hangi imkansızlıklar ve zor şartlar içerisinde kurulduğunu anlatıyor. En büyük hayali Erenköy Direnişini sahneye taşımak olan Köroğlu, doğup büyüdüğü Kıbrıs’a yürekten bağlı birisi.
Kendisiyle İstanbul’da ekim ortasında Şehir Tiyatroları’nda sahneye koymaya hazırlandıkları oyunu için çalışmaları devam ederken provalarının arasında konuştuk. Gelin bu keyifli sohbeti birlikte okuyalım.
Pınar Savun: Tiyatro yolculuğunuz nasıl başladı?
Hüseyin Köroğlu: Gürdal Cihangir benim edebiyat hocamdı. Bir gün müsamere için oyuncu seçimi yaptı. Hocam beni de seçti. Buradan ona selam gönderiyorum. Lise 1 ve lise 2’de Lefkoşa Türk Lisesinde müsamereler yaptık. Sahne tozunu ilk kez böyle yuttum. Bu işi yapabilir miyim diye düşündüm. Üniversite sınav puanım Ankara Devlet Konservatuarını tutuyordu. Konservatuvarın seçmelerine katıldım ve kazandım. Okulu bitirdikten sonra Cüneyt Gökçer hocama beni konservatuara almaya nasıl karar verdiğiniz diye sordum. ‘Biz sahneye çıkışa, bir iki konuşmaya bakar ona göre karar veririz.’ dedi. Benim diksiyonum o zaman iyi değildi. Nasıl oldu da kabul ettiklerini sordum. ‘Biz kumaşa bakıyoruz. Sendeki kumaşı biz gördük, sana inandık.’ diye yanıt verdi. Benim tiyatro ve sinema yolculuğumun başlangıç yeri Gönendere Hürriyet Sineması’dır.
Pınar Savun: Bugün geldiğiniz noktaya girebileceğinizi hayal etmiş miydiniz?
Hüseyin Köroğlu:Gönendere Hürriyet Sineması’ndan buralara geldik. O sinemada kurduğum hayallerimi gerçekleştirmenin gururu ve mutluluğunu yaşıyorum. Sorunuza düşlerimin ötesinde olduğumu söyleyerek yanıt verebilirim. Kıbrıs’tan bir köy çocuğu olarak çıktığım yolculuğumda Gönendere’deki Hürriyet Sineması’ndan buralara gelmiş olmam gerçekten hayalden öte bir şeydir. Bugün geldiğim noktayı hayal etmem mümkün değildi. Ne mutlu bana ki Gönendere Hürriyet Sineması’nın o dev ekranında gördüğüm Kemal Sunal ile ilerleyen yıllarda aynı seti paylaştım. Benim için bir hayal olan şeyleri gerçekleştirdim. Haldun hoca (Dormen) ile Şahane Züğürtler oyununu beş yıl kapalı gişe birlikte oynadık. Türkan Şoray ile Tatlı Betüş dizinde, Fatma Girik ile başka bir filmde karşılıklı oynadık.
Pınar Savun: Bu aşamaya gelebilmenizi neye bağlıyorsunuz?
Hüseyin Köroğlu: Azimle çok çalışmaya. Konservatuvara başladığımda arkadaşlar bana şiveden dolayı nasıl tiyatrocu olacağımı soruyorlardı. Konservatuvarda bir süre sonra sabah erken kalkıp gece birde yatan bir insan oldum. Tiyatroda sadece bana verilen parçaları değil; sınıf arkadaşlarıma verilenleri de gönüllü olarak çalışmaya başladım. Nöbetçi öğrenci gibi tüm arkadaşlarımla çalışıyordum. Bu şekilde çok çalışarak ilerledim.
“Sahnede Haldun Dormen’le olduğum anı unutamam”
Pınar Savun: Eşiniz de sizin gibi konservatuvardan yetişmiş bir sanatçı. Onunla yollarınız nasıl kesişti?
Hüseyin Köroğlu:Eşim, Şenay Saçbüker Yıldız Kenter Hoca’nın öğrencisiydi. Ben 1989 yılında şehir tiyatrolarına girdiğim zaman iki sanatçı rollerini bırakmıştı. Bu rolleri bırakan sanatçıların yerine rolleri Şenay’a ve bana veriyorlar. Bizim Şenay ile tanışmamız bu vesile ile oldu. Başlarda normal arkadaştık, zamanla gelişti. İlişkimiz ilerledikçe eşimle eşdeğer yaşamlardan geçtiğimizi anladım. Bu da bizim birbirimizi daha iyi anlamamızı sağladı.
Pınar Savun: İki sanatçının aynı evde olmasının olumlu ve olumsuz yönleri nelerdir?
Hüseyin Köroğlu: İyi anlaştığımız konularda sorun olmuyor. Bir oyunla ilgili farklı düşünürsek bu konuda tartıştığımız oluyor ama bu da olumlu yansıyor. Doğrusunu bulmamıza yardımcı oluyor.
Pınar Savun: Evdeki ev halleriniz nasıl? Yaşantınız bir tiyatro olacak olsa türü ne olurdu?
Hüseyin Köroğlu: Kara komedi olurdu (gülüşmeler). İçinde komedisi de hüznü de var.
Pınar Savun: Kızınız Alara İngiltere’de tiyatro eğitimi aldı. Üçünüz bir oyunda rol aldınız mı?
Hüseyin Köroğlu:Bir oyunda maskel kısa bir rolde Alara bizimle birkaç kez oynadı. Bire bir olmadı. Üçümüz birlikte bir oyunda oynamadık. Birlikte uzun soluklu bir oyunda sahneyi paylaşma hayalimiz var.
Pınar Savun: Tiyatro ASHK’ı kurdunuz. İlk baktığımda bunu AŞK diye okudum. Bu isim düşünülerek bu şekilde mi verildi yoksa bir rastlantı mı?
Hüseyin Köroğlu:Tiyatro ASHK’ı kurmaya karar verdiğimizde isim konusunu çok düşündük. Klasik bir şey olsun istemedik. En sonunda ASHK olmasına karar verdik. Alara’nın A’sı, Şenay’ın Ş’si ve Hüseyin Köroğlu’nun da HK’si. Hem bizi hem de işimizi severek yaptığımızı yansıttığı için bu isim içimize çok sindi.
Pınar Savun: Haldun Dormen gibi büyük ustalarla sahne aldınız. Unutamadığınız bir anınız var mı?
Hüseyin Köroğlu:Aslında çok var. Sahnede Haldun Dormen ile birlikte olmak başlı başına unutulmayacak anılar demek.
“Cumhuriyetin nasıl kazanıldığını hatırlatmak istedim”
Pınar Savun: Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılında sahneye koyduğunuz Esaretten Özgürlüğe oyunu sizde nasıl bir iz bıraktı?
Hüseyin Köroğlu: O oyunu yaparken Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklarından birisi olarak böyle bir oyun yapmayı bir görev olarak gördüm. Görev olarak görmeye devam ediyorum. Bu oyunu yaparken cumhuriyetin nasıl kazanıldığını insanlara hatırlatmak istedim. Oyunun finalinden sonra yani oyun bittikten sonra bir on dakika Kıbrıs Türkünün Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’ya yardıma nasıl koştuğunu, o dönemde nasıl yardımlar ettiğini anlatıyorum. Kıbrıs Türkü Kurtuluş Savaşı sırasında yaptığı tiyatrolarla topladığı paraları Anadolu’ya gönderdi. Bunu da anlatıyorum.
Pınar Savun: Tiyatro mu sinema mı?
Hüseyin Köroğlu:Benim için her zaman tiyatro.Tiyatro gerçektir. Tiyatroda ne seyirci ne oyuncu ne de zaman aynıdır.
Pınar Savun: Tiyatro olması gereken yerde midir?
Hüseyin Köroğlu: Bizde oyuncu potansiyeli dünya çapında çok yüksek. Bizde eksik olan sektör olamamak ve vizyon.
Pınar Savun: Gelişen teknoloji ile değişen iletişim ve yaşam biçimi tiyatro ve sinema için bir tehdit midir?
Hüseyin Köroğlu: Tiyatroya rağbetin artacağını düşünüyorum çünkü herkes sanalda yaşıyor . Göreceksiniz gün gelecek gerçeği arayacaklar, tiyatro da gerçektir.
Pınar Savun: Yeni projeleriniz var mı?
Hüseyin Köroğlu:Tiyatro AŞHK için Şenay’ın yazdığı bir oyun var. Yeni projemiz bu oyun olacak. Orada da öteki diye gördüklerimizin hayatına gireceğiz. Yaşadığımız topraklarda öteki diye gördüklerimizin hırpalandığını görüyoruz. Bunu sert bir dille anlatacağız. Benim olmasını istediğim hayallerim de var. Örneğin Kanatsız Güvercin’i bir gün sinema filmi yapmak istiyorum. Erenköy Direnişi’ni bir tiyatro oyunu olarak sahneye koymak istiyorum. Metni hazır. Erenköy projesine büyük önem veriyorum. Erenköy Direnişi Kıbrıs Türk mücadele tarihinde çok önemli.
“Kıbrıs vatanım”
Pınar Savun: Kıbrıs sizin için ne ifade ediyor?
Hüseyin Köroğlu: Vatanım.
Pınar Savun: Kendinizi üç kelime ile tanımlar mısınız?
Hüseyin Köroğlu: Sabır, saygı ve vefa.
Pınar Savun: Kendinizde sevdiğiniz üç özellik nedir?
Hüseyin Köroğlu: Çalışmak, küçüğünden büyüğüne saygı sevgi ve kurduğum dünyamdaki ilişkiler.
Pınar Savun: Hayatınızda kılık değiştirmiş bir nimet ne olabilir?
Hüseyin Köroğlu: Dost görünen düşmanlar en büyük nimetler. Onlar kendilerini bizim bilmediğimizi sanır ama biz onları biliriz.
Pınar Savun: Genç benliğinize bir not yazabilecek olsaydınız ne yazardınız?
Hüseyin Köroğlu: Ben şunu ya da bunu yapma diyeceğim hiçbir şey yapmadım. Benim kafama silahı dayayın inandığım şeylerin dışında bir şey yapmam, yapamam.
Pınar Savun: Sizce insanlar hayatları boyunca en çok neye vakit harcamalıdırlar?
Hüseyin Köroğlu: Kesinlikle kendilerine ve sevdiklerine.
Pınar Savun: Şu anda yapmış olduğunuz mesleği yapmasaydınız ne yapıyor olurdunuz?
Hüseyin Köroğlu: Benim çocukluk hayalim pilot olmaktı. 1974’ü yaşamış olmam bunda etken oldu. İyi ki yaptığım mesleği seçtim, pilotluk dahil her mesleği oynayabilirim.
Pınar Savun: En son ne zaman bir şeyi ilk kez yaptınız?
Hüseyin Köroğlu: Bulgaristan’a gittim ve inanılmaz keyif aldım.
Pınar Savun: Bir ülke olacak olsanız hangisi olurdunuz?
Hüseyin Köroğlu:Singapur olurdum.
Pınar Savun: Her şeyin bir nedeni olduğuna inanıyor musunuz yoksa olaylar olduktan sonra nedenler mi buluyorsunuz?
Hüseyin Köroğlu: Aslında her şey iç içe. Ben insanın bilincine inanıyorum. Bilinçler her şeyi belirliyor. Bir toplumun genel bilinci neyse yaşadığı da odur. Genelde insanlar hiçbir şeyi beğenmiyor. Burada soru ‘Sen ne yapıyorsun?’ Esaretten Özgürlüğe oyunu o yüzden çıktı. O koşullarda imkansızlıklar içerisinde nelerin başarıldığını, cumhuriyetin nasıl kurulduğunu anlatmak için.
Yorumlar kapalı.