Psikolog Ayla KAHRAMAN
Okul çağı çocuklarının ve ergenlerin, sosyal yaşama uyumu arkadaşları aracılığıyla olur. Ortak sırları paylaşmalar, anne baba ve öğretmenlerin bilmediği sadece “şifre” ile girilen gizli köşeler, yumuşak zemin seçilerek yapılan güreşler çocuğun sağlıklı gelişimine önemli katkılar ekler. Kendini gruba ait hissetmek adına yeni davranışlar geliştirirler ve farklı doğrular elde ederler. Toplumsal yaşamdaki bu var oluş çabası; evdeki çocuk ile dışarıdaki çocuk arasında farklılıklar oluşturmaya başladığında ebeveyn sessiz bir çığlık atar: “Çocuğuma neler oluyor?”
Bu panikle çocuğa yaklaşan anne babalar, onun bu saklı dünyasına girmeye çalışırlar. “Arkadaş” gibi olurlarsa, o bilmedikleri dünyayı paylaşabileceklerini, çocuğun sırlarına, özlemlerine, korkularına ulaşabileceklerini sanırlar. Ergenliğin, aileden kopuk ve bilinmeyene, farklı olana odaklı dünyasında bu telaş daha da artar.
Sosyal yaşamda yaşanılan sevinç, hüzün, hayal kırıklığı, başarısızlık ya da zaferlerin değerlendirildiği korunaktır anne baba kucağı. Çocuğun kendini olduğu gibi yansıttığı yerdir. Ana babanın olduğu yerde uyum sağlamaya çalışmak, kabul görmek için ödünler vermek ya da kalıplara uymak gerekmez. Yaraların sarıldığı, gözyaşlarının akıtıldığı limandır. Çocuk sosyal yaşamında tökezleyerek de olsa, sonunda arkadaş edinmeyi öğrenecektir. Bu arkadaşlarıyla, yaşına göre pek çok paylaşım gerçekleştirecektir. Hoşumuza gitmeyen konulardan söz edip, “yasakları” deneyeceklerdir. Bazen sadece paylaştıkları onları bir arada tutacak, bazense hiçbir ortak noktaları olmayan kişilerle iletişime gireceklerdir. Arkadaşlar çoğalacak, kaybedilecek, unutulacak ama onlar yaşamı keşfetmeye devam edeceklerdir. Dünyalarında değişmeyen tek şey; anne babanın yarattığı koşulsuz sevgi ve katıksız güven olacaktır. Anne baba; arada bir belki gözden düşecek ama her oyunun sonunda çocuğun değişmez şampiyonu olmayı başaracaklardır.
Çocuğumuzla arkadaş olduğumuzu “sanmamız” tüm bu nedenlerden dolayı bir yanılsamadır. Çocuğumuz zannettiğimiz gibi her şeyini bize anlatmaz. Anlatmamalıdır da. Ama bize ihtiyacı olduğunda yanında olacağımızı; onaylamadığımız pek çok şey yapsa da kabul göreceğini bilmesi önemlidir. Yaşamın en zor anlarında bir dosttan bile önce anne babanın varlığının ayırdına ulaşmasını sağlamak görevimizdir.
Bunun yanında çocuğunuz ona duyduğunuz ihtiyacı da fark etmelidir. Onun anne babası olarak kendinizi şanslı gördüğünüzü bilmelidir. Derslerdeki ya da spordaki başarısı veya okuldaki popülaritesi sayesinde değil; çocuğumuz olduğu için onu sevdiğimizi ve ona ihtiyaç duyduğumuzu bilmeli. Yaşının kaldırabileceği bazı sorun ve kaygılarımızı da paylaşabilmeli ve fikir ileri sürebilmelidir. Bununla birlikte çocuk olduğu unutulmamalı ve yetişkin sorunlarının içine çekilmemelidir.
Çocuk; anne babadan sürekli özgürlük ister. Ona güvenmenizi, artık büyüdüğünü ve daha esnek olmanız gerektiğini tekrarlar. Akranlarının ailelerini örnek göstererek sizi sıkıştırır. Buna rağmen aslında istediği, nerede durması gerektiğini ona öğretmenizdir. Bundan dolayı; doğruluğuna inanmadığınız konulara “hayır” demekten çekinmeyin. Ama “hayır”ları abartmayın da. Ölçülü olun ve güven verin. Çocukların ana babalarına duydukları sevgi o kadar derindir ki; sınırlandırmalarınız bu sevgiyi azaltamaz.
Çocuklar ana babadan; en önce ana baba olmalarını beklerler. Çocukların anne babaları söz konusu olduğunda, arkadaşlıklarına değil; yol göstericiliklerine, doğru sevgi ve disiplin yaklaşımlarına ihtiyaçları vardır.
Bunun için de, arkadaşça yaklaşım, anne babalık rollerinin önüne geçmemelidir.
Yorumlar kapalı.