ANALİZ – Emine Davut YİTMEN
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, bu hafta içinde Amerika’da yatırımların ve doğalgazın ön planda olduğu temaslar yaparken, Kıbrıs sorununun çözülmesi gerektiğini de cümleleri arasına sıkıştırıyor.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, tam da Anastasiadis’in Amerika’da temaslarına başladığı gün Washington Times’de yayınlanan makalesinde, Kıbrıs’ta çözüm olması halinde, ada etrafında bulunan hidrokarbon yataklarının işletilmesinin sorunsuz bir şekilde gerçekleştirileceğini, Türkiye limanlarının açılacağını ve bunun da gemicilik sektöründe bir patlamaya yol açacağını yazdı.
Kısacası çözüme ulaşmak için “Son zorlu mesafenin katledilmesi halinde” ticari getirilerde bir kazan-kazan durumunun ortaya çıkacağı düşüncesi bulunuyor.
Ticari fırsatlarla ilgili plan tartışmaları
Son olarak AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu, Güney Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) içerisindeki hidrokarbonların, ekonominin yararına ticari olarak değerlendirilmesi çağrısında bulundu. Kiprianu, bu çağrıyı yaparken, çözülmemiş bir Kıbrıs sorunuyla hidrokarbonları değerlendirmenin çok zor olacağına da işaret etti. Kiprianu bir önemli noktanın daha altını çizdi ki o da adada adil, işlevsel ve sürdürülebilir çözümüne ulaşılmasıyla yeni kalkınma fırsat ve olanaklarının doğacağı ve bu çerçevede “Milli bir planın” olması gerektiğiydi… Bu plan nasıl bir plan olmalı? Anastasiadis, Amerika’da özellikle yatırımlarla ilgili temaslarında bunu vurguluyor mu? Pek sanmıyorum ama ajandasına yakın bir zamanda bunu da katabileceği, Kiprianu’nun açıklamalarından anlaşılabilir…
Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı (KTTO) Fikri Toros, “Aslında çözüm veya çözümsüzlük durumunda bizlerin yapması gerekenler büyük oranda benzerdir” diyor ve ekonomik alanda yapılması gerekenleri reformları gerçekleştirmek, ekonomi odaklı siyasi vizyon geliştirmek şeklinde sıralıyor. Belki de bütünlüklü bir ticari planın içinde bu unsurların da yer alması gerekiyor.
Çözüm halinde doğalgazla ilgili stratejimiz var mı?
Kıbrıs Türk tarafının çözüm olması halinde doğalgazla ilgili stratejisi var mı? Bir planı bulunuyor mu? Yoksa tribünlerdeki seyirci mi? Çözüm sonrası doğalgazın nasıl değerlendirileceği, ticari anlamda ne tür katkı sağlayacağı yönünde bir araştırmaya pek rastlanmıyor. Kıbrıslı Türklerin de sürekli olarak “ortak olduğu” vurgulanan doğalgaz konusunda bir çekince var. Rum tarafının verdiği ruhsatlar sonucunda yürütülen doğalgaz çalışmalarında dönem dönem Türkiye ile krizler yaşanıyor. Tepkisel olarak birkaç siyasi açıklama yapılıyor ve hepsi o kadar.
Yatırım ve enerji odaklı temaslar
Anastasiadis’in Amerika’daki görüşmeleri, yatırım ve enerjiye odaklanıyor. Anastasiadis, Amerika’daki temasları çerçevesinde Kıbrıs’a yatırım yapılmasıyla ilgili bir konferansta konuşacak. Konferansın amacı, büyük Amerikan şirketlerini ve yatırımcılarını Güney Kıbrıs’a yatırım, iş ve ticaret işbirliklerinin geliştirilmesi için sunduğu fırsatlar konusunda bilgilendirmek olarak gösteriliyor. Anastasiadis, bunun dışında ExxonMobil’in üst düzey yetkilileri ile de çalışma yemeğinde bir araya gelecek.
ABD Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Rex Tillerson, en büyük enerji şirketi ExxonMobil’in CEO’suydu. Bu noktada, ExxonMobil yetkilileri ile yemek, belki de Amerika ayağının en dikkat çekici ayrıntısı olacak.
Tillerson, 40 yıl boyunca enerji sektöründe çalıştı. Donald Trump tarafından Dışişleri Bakanlığı’na aday gösterilmesinin ardından ExxonMobil’den ayrıldı.
Tillerson’un daha önce ExxonMobil başkanı olarak, şirketin Güney Kıbrıs MEB’inde parsel talep etme kararının ardından, Kıbrıs sorunundaki gelişmeler hakkında belirli zaman aralıklarında bilgi aldığı biliniyor.
İmzalar 5 Nisan’da atılıyor
Güney Kıbrıs’ın MEB’indeki 6, 8 ve 10’uncu parseller için üçüncü tur ruhsat ihalesini kazanan şirketlerle anlaşmaların, 5 ve 6 Nisan’da yapacağı duyuruldu. Bu ihalelerin imzası öncesinde, Anastasiadis’in görüşmeleri de daha bir önem kazanıyor.
ExxonMobil’in Kıbrıs karasularında, Katar uluslararası petrol şirketiyle ortaklık yapması yeni bir gelişme olarak değerlendiriliyor. ExxonMobil ile Qatar Petroleum konsorsiyumu, 10’uncu parseldeki ilk sondajını 2018 yılı içerisinde yapmayı planlanıyor. 10’uncu parsel bölgesindeki sismik araştırmalar, geçtiğimiz kasım ayında başlamıştı. Türkiye’nin, müttefiki olan Katar’ın uluslararası bir petrol şirketiyle ortaklık yapması noktasından hareketle bölgedeki enerji politikasının belirlenmesinde yeni bir bakış açısı getirileceği de düşünülüyor. Ancak, Anastasiadis’in açıklamalarına bakıldığında ExxonMobil’i, Türkiye’ye karşı bir çeşit koruma kalkanı olarak gördüğünü söylemek yanlış olmaz. Rum lider, çok uluslu bir şirketin bölgede arama yapmasıyla Türk gemilerinin sondaj şirketlerini taciz etmeyeceği yönünde bir düşünce geliştirdi. Tabii Katar’ın da bu ortalıkta yer alması, “Koruma kalkanın güçlendirilmesi” olarak algılanıyor.
Yatırımlar çekilmeye çalışılırken Ross’un rolü
Güney Kıbrıs, kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s Kıbrıs ekonomisi derecelendirmesini yükseltmesini de “Uygun bir yatırım ortamı” için kullanacak. S&P geçtiğimiz hafta Kıbrıs’ın uzun vadeli değerlendirmesini ΒΒ+ olarak durağan bir görünümle güncelleştirerek, yabancı ve yerel para cinsinden kısa vadeli notunun B olacağını teyit etmişti. Yani bu son durum, Güney Kıbrıs’ın “Güçlü bir mali ve ekonomik görünüm sergilediği” anlamına geliyor.
Peki, ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross, yatırım alanındaki görüşmelerin neresinde? Güney Kıbrıs’a yönelik yatırımlarda veya Kıbrıs’ta çözüm sonrası ticari yatırımların değerlendirilmesinde ne ölçüde rol oynayabilir?
Ross’un geçmişine bakılırsa güçlü bir rolü olabilir. Dolar milyarderi Ross, yakın bir zamana kadar Bank of Cyprus’ta Başkan Yardımcısı görevindeydi. Her ne kadar Bank of Cyprus’taki hissesi ve bankanın Rus iş adamları ile bağlantıları iddiaları Trump’ın başını ağrıtsa da, Güney Kıbrıs’ın eski dostu aracılığı ile yatırımları yönlendirmesi beklentisi içinde olması doğal karşılanabilir.
Yorumlar kapalı.