Yazar: Nibel TEKTAN
Kalküta’dan uçakta dönerken müthiş bir yorgunluk ama aynı anda da garip bir mutluluk hissediyordum ki nasıl anlatsam, nerden başlasam bilemiyorum. Sebebi mi? Biz Kıbrıslıların çok alışkın olduğu, hatta gitmekten bıkıp usandığı bir şey! Bir düğün! Hint düğünü… Farkı ne? 1 haftaya yakın sürmesi ve inanılmaz renkli olması diyebilirim basitçe. Şansım bu düğüne davet edilmek değildi sadece, gelinin Müslüman, damadın ise Hindu olmasıydı da ayrıca. Gelinin annesi Hindu iken bir Müslüman’la evlendiği için Müslümanlığa geçmiş, şimdi de kızı Müslüman doğmuş ama bir Hindu ile evleneceği için Hinduluğa geçmesi gerekecek. Tabii damada sorsanız “Hindu mu? diye, gülüp geçecek. Annesi çok dindar olmasına rağmen evde kendisine et pişirip yiyebilmesi için ayrı mutfak yapılmış. Gelin ise inançlı ama din olayına saplanıp kalacak biri değil. İngiltere’de yüksek lisans yaparken tanıştığım sürekli Hindistan’daki kadın haklar üzerine alıştırma yapan ve kafası çok çalışan küçük kız kardeşim gibi sevdiğim bir kız. Damatla ise Hindistan’a ilk gidişimde tanıştım. O da İngiltere’de okumuş Hint kast sistemine göre varlıklı üst kasttan biri. Yani gittiğim düğün hem Müslüman hem Hindu gelenekleri barındıran hem de üstelik en şatafatlı olanlarındandı.
Tam bir Hintliye benzemek…
Macera uçaktan iner inmez başladı. Sabaha karşı vardığım için beni ailenin şoförü karşıladı. Otelimize ertesi gün yerleşeceğimiz için beni gelinin komşusuna götürdüler. Sabah neşeli insan sesleriyle uyandım. Megan, gelinin Amerikalı arkadaşı ve Nira, komuşu, törenlerde ne giyeceklerini seçmeye çalışıyor. Önlerinde rengarenk ‘sari’ler ve takılar. Tanışma merasiminden sonra Nira ‘O kadar para verip düğüne geldiniz? Boşuna alışveriş yapmayın. Bunlardan seçin’ diyor. Ben diyorum ki bir tane hatıra almak istiyorum, onu da en önemli günde giyeceğim. Ama diğer günler için seçelim. En önemli gün hangisi acaba? Nira anlatıyor: “Şu gün şunu giyersin, şu gün daha gündelik bir kıyafet lazım.” Daha önce yollanan düğün programından aklım zaten karışmıştı, yolculuk yorgunu ben ve heyecanlı Nira pek olmamıştı. Sonunda Megan’la sadece önümüzdeki tören için hazırlanmaya karar verdik.
Nira bize uygun kıyafet bulmamızda yardımcı oldu. Bir önceki Hindistan ziyaretimde aldıklarım uygundu ama Nira takılarından takmamda ısrar edince tam bir Hintliye benzedim. Gelin evine gidiliyordu o gün. Bizi harika yemek kokuları ve muhteşem bir renk cümbüşü karşıladı.
“Öldüm de cennete gittim sandım”
Yerde bir örtü, üzerinde ilginç ve tabii ki renkli çeşitli yiyecekler, pirinç ve sarı boya. Gelin gelip oturduktan sonra herkes sırayla karşısına oturuyor, başına pirinç atıyor, boyayla alnını boyuyor ve ona yemek yediriyor. Bu gelinin evdeki son yemeğinin töreni. Evdeki son yemeğinde sadece kızın ailesi ve arkadaşları bulunuyor böylelikle eş dost akraba geline baba evindeki son yemeğini yedirmiş ve pirinç ve boyayla ona şans dilemiş oluyor. Biz de sıraya girdik gelinimizi yedirdik. Ve gelini yedirme işi bitince, bol baharatlı güzelim Hint yemeklerini yeme sırası bize geldi. Öldüm de cennete gittim sandım! Fotoğraflar çekildi, sohbetler edildi. Geline hediyelerimizi verdik. O da bize ertesi günkü törende giyeceğimiz sürpriz Kurtilerimizi (Hintli kadınların giydiği süslü tunikler) hediye etti. Ve sonunda dinlenmek için bizi kalacağımız otele götürdüler. Damadın arkadaşları da aynı otelde kalıyordu. Akşam saat 7’de kapıda buluşmak üzere anlaşıp oda arkadaşım Megan’la odamıza çekiliyoruz. Damadın evinde partiye gidilecek, ne giysek olurmuş.
“Ne gece ama…”
Akşam partide Megan’la Humaira’yı yani gelini merakla ararken yanlış yerde olduğumuzu anladık. Ertesi günkü ‘Sangeet’ için gelin ve damat ayrı ayrı hazırlanıyormuş meğer bu partide. Kaldık mı biz damat tarafında. Neyse, o da yabancı değil dedik damadın hazırladığı içkilerimizi aldık terasta sohbete başladık. Bir süre sonra damadın kız kardeşleri geldi, dans çalışmaları başlıyor diye anons etmeye başladı. Sangeet ‘yetenek sizsiniz’ tarzı bir gece. Tüm aile ve arkadaşlar sahnede yeteneklerini sergiliyor. Tabi aileler arası rekabet çetin. O gece kızlara ve erkeklere ayrı ayrı popüler Hint parçaları eşliğinde koreografi hazırlandı. Benim dışımda tüm yabancı misafirler ya Amerikalı ya da İngilizdi. E haliyle kıvrak Hint müziklerine en fazla uyum sağlayan ben oldum. Beni en önde ortaya aldılar. O andan itibaren heyecanlanmaya başladım. Erkek grubu çok çalıştı ama ertesi gün çok güleceğimiz her hallerinden belliydi. Ertesi gece Humaira’nın bize hediye ettiği Kurtilerimizi giydik, taktık takıştırdık Sangeet salonuna gittik. Sahne hazırlanmış, DJ tutulmuş, yemek standları kurulmuştu. Alkışlar eşliğinde gelin ayrı, damat ayrı içeri girdiler. Sahnedeki şatafatlı koltuklara oturdular. Önlerinde masa, masada gene yiyecekler ve boya. Herkes yine sırayla onlara bişeyler yedirdi bu sefer ellerine boyalar sürüldü. Daha sonra sahne boşaltıldı ve show başladı. Sunuculuğu müzisyen ve şair olan abi yaptı. Diğer abi iste çevirmenlik yapmaya çalıştı ara sıra. Sunucu şiirler eşliğinde Humaira ve Balu’nun tanışmasını anlattı. Sıra gösterilere geldiğinde heyecan doruktaydı. Anne şarkı söyledi, amca ve yenge düet yaptı, ailenin kadınları dans etti, gelin ve damadın arkadaşları dans gösterisi yaptı. Veee sıra bize geldi. Salonda coşku git gide artıyordu. Biz gösteriye başladık ve üçüncü dakikada grupta kimse ne yapacağını hatırlamıyordu ki tam o sırada gelin imdadımıza yetişti. O kendini sahneye attıktan sonra, diğer tüm kadınlar sahneye çıktı hep birlikte dans etmeye devam ettik. Bütün gece, hem de çılgınlar gibi eğlence devam etti. Dinlenmeye de izin yok bu gecede. Sizi otururken gören bir akraba veya arkadaş sizi hemen sahneye çağırır, hatta sürükler. Gecenin sonunda ayaklarıma kara sular ineli çok olmuştu ki damadın evinde parti sonrası partiye çağrılınca ben otele giden ilk abraya atlayıp otel odama döndüm. Ne geceydi ama! Demeye kalmadan yorgunluktan bayılmışım.
“Gelenekler ve din konularındaki uçurumlar…”
Ertesi gece daha sakin geçer diye düşünüyorsunuzdur ama yanılıyorsunuz. Bu defa modern hayata dönüyoruz ve en güzel kıyafetlerimizi giyip şehirdeki en güzel clubına gidiyoruz. Gecenin teması Muhteşem Gatsby. Herkes şık ve biraz da 1920’lerden kalma bir kılıkla geldi mekâna. Ve her gece olduğu gibi yine atıştırmalıklar dağıtıldı. Bu sefer alkol serbest tabi ki. Aile ile olan diğer törenlerde içki salonun arka kapısından gizli gizli dağıtıldı gençler tarafından. Ama tabi burada aile engeli yoktu. Birçok toplumdaki gibi aileler ve gençler arasında gelenekler ve din konularında genelde büyük bir uçurum var. Gençler ne kadar da inançlı olsa da daha mantıklı ve modern yaklaşmaya başlamışlar olaya. Büyük şehirde yaşamaları ve çoğunun yurt dışında eğitim görmüş olması da buna etken tabi. Gecenin ortalarına doğru herkes dans ediyor eğleniyordu. Ve sonunda, gelin de, damat da, arkadaşları da, barın üzerinde dans ediyordu. Ben yine artık çok yorulmuştum ama onlar yorulmak nedir bilmiyordu. Bu kısmını fazla uzatmıyorum. Normal bir club eğlencesini 5’le çarpın işte öyle bir şey.
Bu geceden sonra sanırım artık düğün kısmına yaklaştığımızı düşünüyorum. Yarın gece kına gecesi. E o bizde de var demeyin. Bizimkiyle kıyaslanınca kına olayı tam bir sanat!
Devamı haftaya…
Yorumlar kapalı.