
Pınar SAVUN
Dobra konuşmaları, keskin yorumları ve sivri diliyle tanınan iş insanı ve eski siyasetçi, Merit Oteller Grubu’nu adamıza kazandıran, Net Holding Yönetim Kurulu Başkanı Besim Tibuk’la samimi, içten, sıra dışı, farklı bir sohbet gerçekleştirdik. Merit Diamond Otel’de sorularımı yanıtlayan Tibuk; hayatını, yaşadıklarını, pişmanlıklarını, korkularını ve tutkularını hiçbir filtreden geçirmeden anlattı. Söyledikleriyle hem düşündüren hem de güldüren Besim Bey, “Sivri dilim bana çok kaybettirdi ama dobra olmasaydım ben, ben olmazdım.” dedi. Besim Bey yaptığı esprilerle ve şakalarla röportajı daha neşeli bir hale getirdi. Kahkahalarla sıkça bölünen röportajımız sırasında samimiyeti ve bilgeliğiyle Besim Bey’in bende derin bir iz bıraktığını söyleyebilirim.
İnsan doğasına dair sert ama gerçekçi tespitlerde bulunan Tibuk, özgürlük anlayışını mizahla süsleyen bir kişiliğe sahip. Kendisiyle barışık Besim Bey, hiç çekinmeden korkularını, kendi ile ilgili eleştirilerini, tabu sayılan konulara dönük bakış açısını benimle paylaştı. Besim Tibuk, iş hayatına atılacak genç girişimcilere, “Önce bir yerde pişin, sonra kendi işinizi kurun.” diyerek pragmatik önerilerde bulunurken; dostluk, başarısızlık, mutluluk ve yaşlanmak üzerine de çarpıcı yorumlar yaptı. Besim Bey ölüm ile ilgili konuşurken ise “Öteki tarafa tavlayla gidiyorum.” derken bile hayatla alaycı ilişkisinden ödün vermediğini gösterdi.
Tibuk, 12 Eylül darbesi günlerinden Merit Otelleri’nin kuruluşuna, siyasi mücadelelerinden Kıbrıs’a duyduğu sevgiye kadar her konuda düşündüklerini tüm samimiyetiyle anlattı.
Besim Bey ile yaptığımız bu sıra dışı röportajı gelin birlikte okuyalım.
“Sivri dilli olmasam kendim olamazdım”
Pınar Savun: Sivri dilli olmak size neler kazandırdı ya da kaybettirdi?
Besim Tibuk: Geriye dönüp düşündüğümde sivri dilli olmak kaybettirdi. Sivri dilli olmamın kazandırdığı tek şey kendimi tatmin etmemdir. Hiperaktif, çok konuşup duran bir çocuktum. Yaşım ilerledikçe aklıma geleni söylemeye başladım. Sivri dilli olmam nedeniyle yaptığım işlerde zarar gördüm ama elimde değil. Belki de düşündüklerimi söylemeseydim strese girer, kendim olamazdım ve sonradan pişman olurdum. En çok üstünde durduğum şey de geçmişte belli bir konuda bir şey yapmadığım için pişman olmaktır. Bu şuna benziyor. Bir kıza aşıksınız, kızın da haberi yok. Kıza gidip aşkını itiraf edersen iyi ama etmezsen senelerce “Ah keşke itiraf etseydim” diye geberirsin. İşte ben bu keşkeleri yaşamamak için aklıma geleni söylüyorum ve içimden geleni yapıyorum. Bu yüzden 12 Eylül darbesine, darbe günlerinde bile karşı çıktım. Herkes, basın dahil korkudan sinip kalmıştı ama ben susmadım. Her konuda düşündüğümü söyledim. Tabii ki yaptığımdan dolayı da işlerimde zarar gördüm. Ama ben yine de susmadım. Belki de susmuş, diğerleri gibi davranmış olsaydım işlerimin hacmi bugünkünün 10-20 katı fazla olurdu.
Pınar Savun: Sizi tanımayan birine kendinizi tanıtacak olsanız ilk üç cümleniz ne olurdu?
Besim Tibuk: Gerçekten ne olurdu hiç düşünmedim. Bu çok zor bir soru. Dobracı, liberal ve özgürlüğünden taviz vermeyen olurdu.
Pınar Savun: En çok neden korkuyorsunuz?
Besim Tibuk: Aslında ben iki şeyden korkuyorum. Biri işkence, ikincisi de ölüm. Bunlardan başka bir şeyden korkmam. Zaten herkes bunlardan korkar.
Pınar Savun: Ölüm korkunuz küçük yaşlardan itibaren mi var?
Besim Tibuk: Ölüm korkusu bende çok erken başladı. Neden erken başladı? Ben Net Holding’i kurduktan sonra birçok iş insanı ile ortaklık yaptım. Bunlar yaşlı insanlardı ve sırası ile ölüyorlardı. Ben de sık sık cenazelere gidiyordum. Bu cenazelere çok sık gitmem nedeniyle bende ölüm korkusu oluştu ve olayları ölümü düşünerek değerlendirmeye başladım. Siyasi partiyi kurarken yüzde doksan başarısız olacağımı düşünüyordum. Sırf ölüm korkusu ile siyasi partiyi kurdum. Kendi kendime dedim ki, “Düşündüklerimi söyleyeyim de sonra öldüğümde kafamı tabuta vurmayayım, keşke şunu da söyleseydim, şunu da yapsaydım demeyeyim.” Bu düşünceyle siyasi partiyi kurdum. (Gülüşmeler) Bir de birilerine haksızlık etmekten çok korkuyorum. Bu yüzden de çok kazık yedim. Bir ara şirketimde yirmi bin kişi çalışıyordu. İşten adam çıkarmak benim için çok zor. Ancak defalarca kazık yiyeceğim de öyle. Sonradan pişman olmamak için birçok şeyi bu duygunun etkisiyle yaptım.
Pınar Savun: Geriye dönüp baktığınız zaman siyasi parti kurmuş olmaktan pişman mısınız?
Besim Tibuk: Siyasi parti kurmuş olmam iyi oldu. Yoksa içimde kalırdı. Partiye gelip giden, küçük menfaatler peşinde koşan insanlar nedeniyle parti olayı beni çok hayal kırıklığına uğrattı. Ama buna rağmen bu partiyi kurmasaydım, keşke kursaydım” diyecektim. Şimdi onu demiyorum. Sekiz yıl uğraştım, dersimizi aldık ama pişman değilim.
“Önce doğru sektörü seçin”
Pınar Savun: Size göre başarılı bir işletmeci olabilmek için ne gerekir?
Besim Tibuk: Başarılı bir işletmeci olabilmek için önce doğru sektörü seçmek gerekir. Yani talebi artan, gelişen bir sektör mü seçiyorsunuz, yoksa gerileyen bir sektör mü? Sizi üzmek istemem ama bugünkü medya sektörünün durumu belli. Biri kalkıp bu sektöre girerse ayakta kalması zor olur. İkinci önemli konu, yanınıza alacağın ilk ekiptir. Bu ekip güçlü değilse başaramazsınız. Üçüncüsü ise çalışanların işini severek yapmasıdır. Sevmeden yapılan işten başarı beklenemez.
Pınar Savun: Merit Otelleri’nin hikayesi nasıl başladı?
Besim Tibuk: Biz bu işe 35-40 yıl önce İstanbul’da başladık. O dönemlerde Türkiye’de Merit’in on oteli, marinaları, bankası, 60 tane şirketi vardı. Hatta Çin’de bile iş yapan bir holding idik. Net Holding zamanla küçüldü ama bu arada kaynaklarının bir kısmını Kıbrıs’a taşıdı.
Pınar Savun: Neden Kıbrıs?
Besim Tibuk: Onun da sebebi şu: Kıbrıs’ı merkez yapabilmek için belli bir kapasiteye ulaşmamız gerekiyordu. Örneğin, otelin birine pahalı restoran yapıyorsunuz, aslında akıl işi değil. Ama bunu çekim merkezi oluşturmak için yapıyorsunuz. Kıbrıs’ta bir merkez yapma düşüncesiyle yola çıktık ve yarı yarıya başarılı olduk. Bugün ada genelinde yaptığımız otellerimize farklı ülkelerden yeni yeni müşteriler geliyor.
Pınar Savun: KKTC’de uygulanan turizm politikaları size göre yeterli mi?
Besim Tibuk: KKTC’deki en akıllıca turizm politikası casino politikasıdır. Şu an casinolu otel açmak için beş yıldızlı ve 750 yataklı otel şartı var. Bu da yatırımcıyı otel yapmaya yönlendiriyor. Bu iş, betting gibi değil. Betting işinde sadece bir ofis açıp birkaç bilgisayar koyuyorsun ama otel ve casino işi ciddi yatırım ister. Casino müşterisi otelin %10-15’ini doldurur. Geri kalanını ise turistlerle doldurmak gerekir. Şu anda bu konuda izlenen politika doğru bir politika. Rumlardan daha akıllıca bir yaklaşım ve politika. Bundan sonra yapılması gereken aslında basit. Ulaşımı ucuzlatmak lazım. Ulaşım ucuzlatılırsa gerisini turizmciler, otel sahipleri ve girişimciler halleder. Turizm açısından Kıbrıs’ın çok avantajı var. İş hayatında mukayeseli avantajın varsa, yanlış bile yapsan uzun vadede başarılı olursun. Örneğin bir kasabanın köşe başında bir dükkanın olsa, o dükkanı yanlış işletiyorsan zarar edersin ama bir gün doğru işletmeye başlarsan kazanırsın. Dükkan köşe başında değil de yanlış bir yerdeyse ne yaparsan yap kazanamazsın. Kıbrıs’ın lokasyon avantajı var. Hem Avrupa’ya hem de Orta Doğu’ya yakın bir yerde. İklimi, doğası, insanları ve buranın güvenli olması, ki bu çok önemli, Kıbrıs’ın avantajlarıdır. Kısacası Kıbrıs’ın turizm açısında çok sayıda mukayeseli avantajı var. KKTC’de turizm büyür. Devlet olarak akıllı politikalar uygulanırsa daha çok büyür.
“Belediye başkanları kadın olmalı”
Pınar Savun: Siyaset aklı ile patron aklı sizce birbirinden farklı mı?
Besim Tibuk: Aslında farklı olmamalı. Başbakan Kıbrıs’ın sahibiymiş gibi düşünmeli. Belediye başkanları belediyesini kendi evi gibi görmeli. Güzelleştirmeye, geliştirmeye çalışmalı. Ben kadınların belediye başkanı olmasını isterim çünkü kadınlar daha toparlayıcıdır. Devleti yöneten kişi kendi işini nasıl yönetiyorsa, devleti de öyle yönetmeli. Siyasetçi kendi işinin patronu olsa nasıl davranacaksa, devleti yönetirken de öyle hareket etmeli. Kendi işini nasıl koruyacaksa, devlette de öyle davranmalı.
Pınar Savun: Merit Otelleri’ne gelenler en çok nereden memnun oluyorlar?
Besim Tibuk: Hizmetten çok memnunlar. En son müdürleri topladım ve dedim ki; “Dünyadaki en iyi otelleri araştırın, biz kalitemize neyi ekleyebiliriz bakın.” Lüksün ve hizmetin sınırı yoktur. Hizmet iyi olursa, başka lüks bir otelde aynı kaliteyi bulamayan müşteri seni anlatır. Bu bizim için büyük bir tanıtımdır. En önem verdiğim şeylerden biri de personelin işini sevmesidir. Çünkü müşteriyle doğrudan muhatap olan onlardır. Hizmet sektöründe gevşeme olmaz. Müşteri açısından da talepkâr müşteriyi severim çünkü talepkâr müşteri bizi geliştirir.
Pınar Savun: Sosyal sorumluluk projelerinde de önemli roller oynuyorsunuz…
Besim Tibuk: Evet, bu konuda hassasız. Büyük tek bir projeye tüm bütçeyi vermek yerine, birçok farklı alana katkı yapmayı tercih ediyoruz.
Pınar Savun: Günlük rutininizde neler var?
Besim Tibuk: Özel hayata giriyorsunuz bana böyle soru sorulur mu? (Kahkahalar) Son zamanlarda geç yatıp, geç kalkıyorum. Kalkınca çıkıp bahçeleri dolaşıyorum. Bahçede biraz bahçıvanlık yapıyorum. Bu işleri de burada öğrendim. Bahçe işlerinden çok zevk alıyorum. Buraya 70 bin ağaç diktik. En büyük zevkim, bahçede diktiğim fidanların büyümesini izlemektir.
Pınar Savun: Günlük hobileriniz var mı?
Besim Tibuk: Tek hobim yüzmek. Yazın hemen hemen her gün bir saat yüzüyorum. Burada Adnan Pekkan adında bir arkadaşım var, onunla yüzüyoruz. Biraz da yürüyorum, kuşlarımı besliyorum. Keyfim yerinde.
“Sağlık ve dostluk önemli”
Pınar Savun: Dostluk ve güç ilişkileri arasında sizce kırmızı çizgi nerededir?
Besim Tibuk: 79 yaşındayım ve benim için iki şey önemlidir: Sağlık ve dostluk. Ben güç müç düşünmüyorum.
Pınar Savun: Eğer bugüne kadar yaptığınız her şeyi bir kalemde silip sadece bir cümle bırakacak olsanız o cümle ne olurdu?
Besim Tibuk: Eyvallah olurdu. Benim öteki taraf için de planlarım var.
Pınar Savun: Ne gibi?
Besim Tibuk: Bunu ilk kez size anlatıyorum. Ben öldüğüm zaman imam, müezzin falan istemiyorum, çocuklara da vasiyet ettim. Ama tabutuma bir tavla, iki deste de iskambil kağıdı koyacaklar. Beni onlarla gömecekler. Öteki tarafa gittiğim zaman oradakiler gelecekler ve benimle oynamak isteyecekler. Ne de olsa orada cennette canları sıkılıyordur. Cennete her şey var bunlar eksik, ben de bunları götüreceğim. Niyetim bozuk yani. (Kahkahalar)
Pınar Savun: Genç girişimcilere nasıl bir tavsiyeniz olacak?
Besim Tibuk: Bir iş yapmak istiyorsanız önce o iş kolunda en başarılı şirket hangisi ise orada işe girmek lazım. Sıfırdan iş kurmak yanlıştır. Neden biliyor musun? Bu sektörde en başarılı şirkete girdiğiniz zaman orada her şeyi öğreniyorsunuz. O şirketin geçmişini, yaptığı yanlışları görüyorsunuz. Yapılan yanlışlar için bedel ödemiyorsunuz, maaşınızı alıyorsunuz. Bu arada da öğreniyorsunuz ve ‘Ben bu işi nasıl daha iyi yapabilirim.’ diye düşünmeye başlıyorsunuz. Medeniyet de böyle ilerliyor. Bir şeyleri üst üste koyarak gelişiyor. Gençlere tavsiyem: Sıfırdan başlamayınız, en başarılı şirkette işe giriniz. Ayrıca talep gören işlere yöneliniz. Bir de sırf yakın arkadaşsınız diye 3-4 arkadaşınızla birlikte ortaklık kurmayınız. Ortaklık kuracaksa ortaklardan biri en az yüzde 50’den fazla hisseye sahip olmalı. Ufak ortaklıklar yürümüyor.
“En büyük dersler başarısızlıklardan alınır”
Pınar Savun: Hayatınız bir film olsa bunun türü ve ismi ne olurdu?
Besim Tibuk: İnsan en büyük dersleri başarısızlıklarından alıyor. Benim hayatım film olacak olsaydı başarısızlıklarımı konu almasını isterdim. İsmi de “Geri Zekalının Biri” olurdu.
Pınar Savun: Bunu kabul etmem, yazmam.
Besim Tibuk: Yok yok, daha da ilgi çeken bir film olurdu. “Bu geri zekalı kim?” diye filme gelirler, daha çok para kazanırdım. (Kahkahalar)
Pınar Savun: Sizin için özgürlük ne demek?
Besim Tibuk: Ben kendimi çok özgür hissediyorum. Seksen yaşını geçtikten sonra da bu adam aslında iyi bir adamdı şimdi sapıttı diyecekler, böylece de tam hürriyetime kavuşacağım. (Kahkahalar)
Pınar Savun: Yeni projeleriniz var mı?
Besim Tibuk: Evet, Kıbrıs’ta bir felsefe merkezi kurma projem var. Burada yakında bir tepe var, felsefe merkezini buraya yapacağız. Bütün dünyadan insanların geleceği, felsefe yapacağı, saçmalayacağı bir yer olacak. Derneğini kurduk, proje hazırlanıyor. İnşaata gelecek yıl başlayacağız. Burası herkese açık bir merkez olacak. Bu benim egom. Bunu yapacağım.
Pınar Savun: Başarı mı sizi motive ediyor yoksa başarısızlık korkusu mu?
Besim Tibuk: Başarı motive ediyor.
“En büyük hediyem torunlarım”
Pınar Savun: 20 yaşındaki Besim Tibuk’a bir tavsiye verecek olsanız bu ne olurdu?
Besim Tibuk: “İstediğini yap” olurdu.
Pınar Savun: Mutluluk sizin için ne demek?
Besim Tibuk: Mutluluk, insanın kendisi ile barışık olmasıdır.
Pınar Savun: Sizi en çok ne sinirlendirir?
Besim Tibuk: Tavlada ‘gela’ geldiği zaman çok sinir olurum. Eskiden poker oynardım. Oynadığım grubun hepsi diğer tarafa gitti. Bu nedenle iskambil kartlarını da onlarla oynamak için diğer tarafa götüreceğim.
Pınar Savun: Bugüne kadar aldığınız en büyük hediye ne idi?
Besim Tibuk: Torunlarım.
Yorumlar kapalı.