

Ülkemizde 30 yılı aşkın süredir kuş gözlemciliği yapan ve 1992 yılından bu yana kayıt tutan KUŞKOR üyesi, amatör kuş gözlemcisi Hüseyin Yorgancı, Dünya Kuş Günü’ne özel KIBRIS’a konuştu.
Kıbrıs’ta 6 endemik tür… Kuş gözlemcisi Hüseyin Yorgancı, başka hiçbir ülkede görülmeyen, adaya özgü 6 endemik kuş türü olduğunu açıklayarak; “Kıbrıs Kuyrukkakanı, “Kıbrıs Ötleğeni” ve “Kıbrıs İsak Kuşu’nun (cüce baykuş) endemik tür olduğunu, “Çam Baştankarası”, “Alakarga” ve “Bahçe Tırmaşık Kuşu”nun da endemik alt tür olduğunu belirtti
50 tür yerli ve üreyen kuş… Kıbrıs adasındaki kuş popülâsyonu hakkında bilgi veren Yorgancı, günümüze kadar 422 farklı kuş türünün tespit edildiğini ifade ederek, yaklaşık 50 türün ülkemizde yaşayan “yerli, üreyen” kuşlar olduğunu, 90 civarında kuş türünün “kışlamaya” geldiğini, 31’inin ise “göçmen üreyen” kuşlar olduğunu kaydetti.
Cemre CEMALİ
Kıbrıs’ta 30 yılı aşkın süredir kuş gözlemciliği yapan, Kuzey Kıbrıs Kuşları ve Doğayı Koruma Derneği (KUŞKOR) üyesi, amatör kuş gözlemcisi Hüseyin Yorgancı, şimdilerde 67 yaşında ve en büyük hobisi olan kuş gözlemine devam ediyor.
23 Ekim 1992 yılında gördüğü kuşların türünü, sayısını, nerede ve ne zaman gördüğünün notunu alarak kaydetmeye başlayan Yorgancı’nın adada ilk kez tespit ettiği bir kuş türü de var.
2017 yılı Nisan ayında Karpaz Zaferburnu’nda “Bozalamecek” türü kuşun tespitini yaparak kayıtlara geçilmesini sağlayan kuş gözlemcisi Hüseyin Yorgancı, 5 Ocak Dünya Kuş Günü’ne özel KIBRIS Gazetesi’ne konuştu.
Yorgancı, Kıbrıs’taki kuş popülâsyonu hakkında bilgiler vererek, uzun yıllardır yaptığı gözlemler hakkında değerlendirmelerde bulundu.
“1992 yılında kayıt tutmaya karar verdim”
Kuzey Kıbrıs’ın en eski kuş gözlemcilerinden biri olan Hüseyin Yorgancı, rahmetli babası ve çevresindeki insanların etkisiyle kuşlara olan ilgisinin yıllar öncesinden avcı olarak başladığını söyleyerek, “Kıbrıs Türkü erkeklerin çoğu avcıdır. Maalesef bu bir gelenek haline gelmiş durumda. Ben de bu ortamın içerisine avcılık yapmaya başladım. Ancak ben ava giderken etrafı da inceliyordum. Bitkiler de dikkatimi çekiyordu” dedi.
Ava gittiği zamanlarda etrafında ölmüş Kulaklı Orman Baykuşu gördüğünü belirten Yorgancı, “Avcılar vuruyordu ama yenmediği için vurdukları yerde bırakıyorlardı. Bunları gördükçe üzülüyordum..” ifadelerini kullandı.
Yorgancı, bir dönem sonra kuşların türleri ve isimlerinin ne olduğuna merak sardığını ve böylece kuşları araştırmaya başladığını anlattı, şöyle konuştu:
“İçimde bir merak oluştu. Bir müddet araştırdıktan sonra kuş gözlemine başlayarak 1992 yılında kayıt tutmaya karar verdim. Gördüğüm kuşların türünü, sayısını, nerede ve ne zaman gördüğümü kaydetmeye başladım. Son 14-15 yıldır elime fotoğraf makinesi alarak gördüğüm kuşları belgelemeye de başladım.”
Yorgancı, kuş gözlemine başladığı dönemlerde rehber kitapçık eksikliği, Türkçe kaynağa ulaşamama gibi problemlerle karşı karşıya kaldığına dikkat çekerek, “Ülkemizde de bir dernek yoktu. Türkiye’deki Doğal Hayatı Koruma Derneği’ne üye oldum. Ortaokul düzeyinde gençler için hazırlanmış bir kitapçık elime geçti. Ancak sonra onun da kuş türleri açısından yetersiz olduğunu fark ettim..” dedi.
Zaman içerisinde gittikçe rehber kitaplar edinmeye başladığını kaydeden Yorgancı, Kıbrıs coğrafyasında kuş gözlemi yapmak için Batı Palearktik coğrafyasında görülen tüm kuşları kapsayan bir rehber kitapçığa ihtiyacı olduğunu anlattı, şöyle dedi:
“Batı Palearktik; İzlanda’yı, Grönland’ı, Afrika’nın kuzeyini, batıda Madeira Adası ve Kanarya Adaları’nı, kuzeyde Kafkasya’nın bir kısmını kapsayan bölgeleri içine alıyor. Nadir rastlanan kuş türleri de dahil olmak üzere arazide görebileceğimiz bütün kuş türleri o kitapçıkta yer alır. Kuşlar, kazara ziyaretçi mi? Yaygın bir tür mü? Burayı geçici olarak mı kullanıyor? yoksa kışlamaya mı geliyor?. Biz de böylece kuşun statüsünü öğreniyor, bilgi alıyoruz”.
“Milyonlarca kuş göç ediyor”
Yorgancı, Kıbrıs adasının göç yolunun üzerinde olduğunun altını çizerek Batı Palearktik’te kuşların göç yollarının sonbaharda kuzeyden güneye, ilkbaharda ise güneyden kuzeye doğru olduğunu ifade etti:
Yorgancı şöyle devam etti:
“Havaların soğumaya başlamasıyla birlikte Kuzey Avrupa kar altında kaldığı için ağustos ayından itibaren milyonlarca kuş için göç başlar. Çok sayıda kuş da kışlamak için Kıbrıs üzerinden geçiyor.”
Yorgancı, Avrupa’nın kuzeyinde havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte karların eridiğini ve milyonlarca kuşun aynı yolu izleyerek Kuzey Avrupa’ya göç ettiğini söyleyerek, “Yazı geçiriyor, ürüyor ve ağustosun ortalarından itibaren tekrar yollarına devam ediyorlar” dedi.
422 kuş türü var
Kıbrıs adasındaki kuş popülâsyonu hakkında bilgi veren Yorgancı, günümüze kadar Kıbrıs’ta 422 farklı kuş türünün tespit edildiğini açıklayarak, bu kuş türlerinden 22’sinin global ölçekte nesli tehlike altında olan kuşlar olduğunu kaydetti.
Yorgancı, yaklaşık 50 türün ülkemizde yaşayan yerli, üreyen kuşlar olduğunu belirterek 90 civarında kuş türünün ise ülkemize kışlamaya geldiğini belirtti.
Kışlamaya gelen kuşların Eylül-Ekim-Kasım aylarını içine alan sonbahar göçleri ile ülkemize geldiğini ve kışı burada geçirdiğini söyleyen Yorgancı, bu kuş türleri hakkında şu bilgiyi verdi:
“Kıbrıs Batı Palearktik’te önemli bir göç yolu üzerindedir. Halk arasında “cikla” olarak bilinen ardıç kuşları her kış geliyor, kışı burada geçiriyor. Bir kısmı kışı burada geçirirken, bir kısmı da geçici olarak burayı kullanarak biraz dinlenip, beslenip yoluna devam ediyor. “Turna” , “Telli Turna” , “Arı Şahini” gibi bazı kuşlar da burayı genellikle transit olarak kullanıyor; geçip gidiyor, nadiren de olsa dinlenmek için kısa bir süre mola verebiliyor.”
Yorgancı, öte yandan Kıbrıs’ta kayıtlara geçen 422 farklı kuş türünden 31’inin ise “göçmen üreyen” kuşlar olduğunun bilgisini vererek, “ağırlıklı olarak şubat -mart aylarında geliyor, kuluçkaya yatıyor. Yaz girişi de geri dönüyor. Üç ay gibi bir süre üreyip, yavrularını büyütüp göç ediyorlar.. İvidik, Gök Kuzgun, Kırlangıç, Ebabil, Sığır Balıkçılığı vb. kuşlar göçmen üreyen kuşlardır.”
İlk kez bir kuş türü tespit etti
Yaptığı gözlemler neticesinde adada ilk kez tespit ettiği ve kayıtlara geçilmesini sağladığı bir kuş türü olduğunu kaydeden Yorgancı, 2017 yılının nisan ayında Karpaz’da Zaferburnu’nda “Bozalamecek” türünde bir kuş tespit ettiğini açıkladı.
Yorgancı, bu kuş türünün Türkiye’de sadece Şanlıurfa ve Gaziantep civarında görülebilen bir kuş türü olduğunu söyleyerek, “Kötü bir havada kuş, yolunu kaybedip bir şekilde gelmiş olmalı. Kazara ziyaretçidir yani yolunu şaşırarak gelmiş. Ama bir kez bile gelmiş olsa kayda geçiyor.. Yakından kuşun fotoğrafını çektim. KUŞKOR’a bildirdim. Bir veri bankasında tutuluyor bu bilgiler.. Bu kuş da böylece kayda girdi..” şeklinde konuştu.
6 endemik kuş var
Yorgancı, Kıbrıs’ta başka hiçbir ülkede görülmeyen adaya özgü 6 endemik kuş türü olduğunu ifade ederek, “Kıbrıs Kuyrukkakanı, “Kıbrıs Ötleğeni” ve “Kıbrıs İsak Kuşu’nun (cüce baykuş) endemik tür olduğunu, üç tane de endemik alt türü olduğunu açıkladı, şöyle devam etti:
“Alt türler de endemik sayılıyor. Bunlar da; “Çam Baştankarası”, “Alakarga” ve “Bahçe Tırmaşık Kuşu” dur.
Bu üç kuş kuzeye geçmiyor, yaşam alanları Trodos Dağları’dır. Endemik kuşlar avcılar için hedef tür değildir. Ancak avcılar illegal avlanma yöntemlerinden biri olan yapışkanlı ökse kullanırsa olası bir durumda ökseye konan endemik kuşları da yakalamış olurlar.”
İllegal avlanma yöntemleri
Uzun yıllardır kuş gözlemciliği yapan Yorgancı, avcıların sıklıkla kullandığı illegal avlanma yöntemleri hakkında bilgi vererek en çok kullanılan iki yöntem olduğunu kaydetti:
“Biri; ökse ya da cıbık olarak bilinen ağaç dalı görünümü veren yapışkanlı değnektir. Kuş, dal zannedip konduğu anda ayakları yapışıyor. Bu tamamen yasak bir yöntemdir.
İkincisi ise; ağ yöntemi ile kuşları yakalamadır. Bu aslında kuş araştırmacılarının kuşların türünü tespit etmek için kullandığı ağ yöntemdi. Bu yöntem kuşa zarar vermeyecek bir yöntem, araştırmacılar sonrasında kuşu serbest bırakıyordu. Ancak zamanla kaçak avcılar bunu öğrenerek bu yöntemi kuşları yakalamak için kullanmaya başladı. İki yöntem de yasak, para cezası ve hapislik cezası var ama buna rağmen yüzde yüz önlenebilmiş değildir.”
Yorgancı, Kıbrıs’ta avcı sayısının çok olduğuna dikkat çekerek avlanmanın bir yaşam biçimine dönüştüğünü ve vazgeçilemediğini belirtti.
Avlanırken çoğunlukla kurallara da uyulmadığının altını çizen Yorgancı, “üveyik, cikla ve keklik gibi kuş türleri avcılıktan dolayı çok darbe aldı, zarar gördü.” dedi.
Avcılar için hedef kuşlar
Yorgancı, ülkemizde avcıların 3 sezon avlandığını söyleyerek kışın “Büyük Av”da; keklik, turaç, yaban güvercini, fassa ve yaban tavuğu (çulluk) avlanıldığını bu av kapandıktan sonra da “Cikla Avı”nın açıldığını söyledi.
Bütün ardıç kuşlarının avının cikla avında gerçekleştirildiğini kaydeden Yorgancı, “Büyük avda her avcının 5 kanatlı avlamasına müsaade edilirken; üzücü olan cikla avında bir sınır yok. Bu nedenle avcılar her av gününde dilediği kadar cikla vurabiliyor.” vurgusu yaptı.
Yorgancı, cikla avına giden avcıların, avlanırken “bizim yerli türümüz değil” düşüncesiyle baktığını söyleyerek “Bir kuş yaşam döngüsü içinde sert kış koşullarından kaçmak için kuzey ülkelerinden güneye gidiyorsa yok edilmeyi mi hak ediyor?” diyerek bu duruma tepki gösterdi.
Kıbrıs’ta Cikla’nın 5 türü olduğunu söyleyen Yorgancı, hepsinin avlanmasının serbest olduğu gibi bir sınırı da olmadığı için her geçen gün bu kuş türünde bir azalma gözlendiğine dikkat çekti.
Yorgancı, üçüncü sezon avın ise “üveyik avı” olduğunu kaydederek, yıllar öncesine göre bu av türünde olumlu gelişmeler kaydedildiğini ifade etti.
Eskiden üveyik avının Nisan sonunda başladığını ve bu dönemde yapılan avın kuşlar için oldukça zararlı olduğunu belirten Yorgancı, kuşların kuluçkaya yattığı bu dönemde avlanmanın acımasız bir yöntem olduğuna dikkat çekti.
Yorgancı, yoğun çabalar sonucunda Nisan ayında üveyik avının yapılmasının yasaklandığını ve av sezonunun Ağustos sonu ve Eylül başlarına kaydırıldığını söyleyerek bu değişikliğin önemine dikkat çekti.
Üveyik kuşunun global ölçekte nesli tehlikede olan türler listesinde yer aldığını hatırlatan Yorgancı, buna karşın avcıların güz döneminde 4 günlük bir av izni talebinde ısrarcı olduğunu anlattı:
“Israrcı oldular ve ağustos sonu 4 av günü nesli tehlikede olduğu bilinen bu kuş türünün avlanması için izin verildi. Bu da çok yanlış çünkü nesli tehlikede olan bir canlının bir birey kaybına bile tahammülü yoktur. Bahar ayında av yapılmaması ve avlanma süresinin daha uzun tutulmaması, bu konuda elde ettiğimiz iki teselli noktamız oldu”
Sulak alanlar
Yorgancı, sulak alanların kuşlar için önemine işaret ederek yasaya göre bütün sulak alanların koruma altında olmasına karşın yeterince denetim yapılmadığı için bu alanların zarar görebildiğini belirtti:
Yorgancı, şunları kaydetti:
“Doğal sulak alanların yanı sıra insan eliyle yapılmış baraj, gölet hatta kıyı ekosistemleri de (kıyıların belli bir mesafesi de) sulak alan kapsamında sayılıyor. Ancak içine kirli sular akıtılması, sorumsuz kişilerin arazi araçlarıyla sığ göllerin içerisinde eğlence amaçlı Off-Road benzeri hareketler yapması sulak alanlara zarar veriyor. Sulak alanlar çok sayıda canlıya yaşam alanı sağlıyor. Örneğin; kış aylarında flamingo, angıt, ördek türleri ve kıyı kuşları gibi birtakım kuşlar vardır. Bu kuşlar rahatsız oluyor. O gün belki de beslenemeyecek ya da ülkeyi terk edecektir. Karavanlar da sulak alanların yanında kamp yapıyor. Yani sulak alanlarda kirlilik ve gelişigüzel kullanma var. Ceza ve denetim mekanizmasının devreye girmesi gerekiyor.”
Yorgancı, kuşlarla ilgili biraz daha farkındalık yaratılması gerektiğinin altını çizerek “Gençlerimiz yeterine meraklı değil, doğada piknik yapmayı doğa sevgisi zannediyorlar” şeklinde konuştu.
Yorumlar kapalı.