2025 yılı bütçesi hazır… Ekonomistler bütçenin yanı sıra siyasi olaylara da dikkat çekerek, 2025 yılı ile ilgili öngörülerini paylaştı.
“Gelir getirici kalemler yaratılmalı”… Ekonomist Özgür Yeleğen, yeni piyasalar oluşturup, yeni gelir getirici kalemler yaratılması gerektiğine dikkat çekti. “Çünkü bizim giderlerimiz her geçen gün artıyor.” diyen Yeleğen, sadece vergiler ya da fonlardan gelirlerle bütçenin toparlanamayacağına vurgu yaptı.
“Siyasi istikrarsızlık ekonomideki dengeleri sarsacak”… Prof. Dr. Mete Feridun, 2025’te yine sıkıntılar, bütçe açıkları, beklenmedik harcamalar derken kavga dövüş ve siyasi çalkantılar yaşanacak. Önümüzdeki süreçte siyasi istikrarsızlığa bağlı olarak ekonomideki dengeler de sarsıntı yaşayacak.” ifadelerini kullandı.
Emine Gül ÖZER
Maliye Bakanı Özdemir Berova, 2025 Mali Yılı Merkezi Devlet Bütçesi’nin Bakanlar Kurulu’nda 148 milyar 240 milyon 829 bin TL olarak onaylandığını, bütçe açığının da 17 milyar 618 milyon TL olarak öngörüldüğünü açıkladı.
Maaşlara yansıtılan hayat pahalılığının (HP) ise yılda 3’ten 2’ye düşürüleceğini söyledi.
Bu açıklamalar üzerine, Doğu Akdeniz Üniversitesi Finansal Düzenleme ve Risk Yönetimi Merkezi Başkanı ve Bankacılık ve Finans Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mete Feridun ve Ekonomist Özgür Yeleğen 2025 yılı bütçesinin yansımaları hakkında KIBRIS’a açıklamalarda bulundu.
Öncelikle HP’nin 3’ten 2’ye düşürülmesi hususunda ciddi endişeleri olduğunu aktaran Feridun, “ki bütçe açısından bakacak olursak, bütçeye de bir rahatlama getirecektir hayat pahalılığının yılda iki defa gerçekleşmesi ama sürdürülebilir mi? O konuda emin değilim. Ciddi endişelerim var bu konuda.” ifadelerini kullandı.
Bu ifadelerin kamuoyunun tepkisini alacağını vurgulayan Feridun, 2025 yılını bu kapsamda “ sıkıntılar, bütçe açıkları, beklenmedik harcamalar, kavga dövüş ve siyasi çalkantılarla geçecek bir yıl” olarak tanımladı.
Ekonomist Özgür Yeleğen’de HP’nin 2’ye düşürülmesinin enflasyonun 25 oranlarında olmadığı müddetçe mantıklı bulmadığını aktararak, “tahtaravellinin ucundaki işveren yükselecek, orta kesim ve alt kesim ezilecek.” dedi.
Feridun: Ciddi endişelerim var!
Doğu Akdeniz Üniversitesi Finansal Düzenleme ve Risk Yönetimi Merkezi Başkanı ve Bankacılık ve Finans Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mete Feridun, Maliye Bakanı Özdemir Berova’nın 2025 yılı bütçe açıklamasında kullanmış olduğu hayat pahalılığı oranının 3’ten 2’ye düşürülmesine yönelik; “2025 yılında hayat pahalılığının 3’ten 2’ye düşürülmesi iş veren tarafından sıklıkla gerçekleştirilmiş olması, asgari ücretin arttırılması işletmelerin maliyetlerini yükseltiyor. Ticaret Odası’nın da açıklamaları bu yönde. Geçen gün de eylem yapmışlardı, ‘Eylemden sonra başarılı olduk’ gibi bir açıklamaları olmuştu. Demek ki gerçekten olmuşlar. Kapalı kapılar ardında herhalde devletle uzlaşmaya vardılar. Baktığınızda işveren için olumlu ama çalışanlar açısından bakıldığında hayat pahalılığı karşısında insanların alım gücü sürekli düşüyor. Bunu da telafi etmek lazım. Bu sarmaldan çıkış yolu insanların alım gücünün düşmesine göz yummak mı? Bundan çok emin değilim.” ifadelerini kullandı.
Bir diğer yönden işverenlere de hak verdiğini kaydeden Feridun, “Bütün işverenlerde büyük milyon sterlinlik şirketlerden oluşmuyor, ufak şirketler de var, kobiler var. Sonuçta bunların maliyetlerinin artması da onları iflasa kadar sürükleyebiliyor ya da işleri yürütemeyecekleri noktaya getirebiliyor. Ama büyük şirketlerin biraz daha bu tip maliyet şoklarını absorbe edecek güçleri daha fazla. Politikalar geliştirilirken, Ticaret Odası’na bağlı olan şirketleri tek bir tarafmış gibi görmektense, küçük şirketlerin ihtiyaçları neler, büyük şirketlerin ihtiyaçları neler onun ayrımını yapmak lazım. Bu ayrım yapılmadıktan sonra büyük şirketlerin domine ettiği bir Ticaret Odası’nın yanında, örgütlerin argümanları karşısında devlet politikaları da diyorsa, orada da sıkıntı olur. Politikaların buna yönelik olması lazım. Ama tabi ki bütçe açısından bakacak olursak, bütçeye de bir rahatlama getirecektir hayat pahalılığının yılda iki defa gerçekleşmesi ama sürdürülebilir mi? O konuda emin değilim. Ciddi endişelerim var bu konuda.” dedi.
“Kamuoyunun tepkisini çekecek hareketler!”
Sorunun sadece hayat pahalılığı ödemelerinin gerçekleştirilmesi değil, bir sürü yapısal sıkıntılar olduğuna dikkat çeken Feridun, “Bunların düzelmesine yönelik bir adım atılmadıktan sonra, bu tip tedbirlerle üstelik kamuoyunun tepkisini çekecek, insanların moralini bozacak ekonomik sıkıntılar yaşarsak onları biraz daha devletin yanında olmadığına yönelik adımlar atılması insanları biraz daha psikolojik açıdan karamsarlığa itecek. Ekonomik faaliyetlerin sürekliliğine negatif etkisinden başka olmaz bu durumun. Bütçe şu oldu, hayat pahalılığı buna indirildi demekle bitmiyor bu işin psikolojik boyutları, tüketici davranışları üzerinde etkisi var, sürdürülebilirlikle ilgili yönleri var bütün bunları bu kapsamda değerlendirmek lazım.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Feridun, yapılması gerekenler noktasında şunları söyledi:
“Bizim ihtiyacımız olan – ki Türkiye ile yapılan protokoller çerçevesinde ortaya konan en büyük şartlardan bir tanesi – bizim yapısal reformları geçekleştirmemiz ve uzun vadeli bir takım adımlar atmamız. Bu geçici tedbirlerle bir noktaya varmak mümkün değil. Bu protokollerin şartlarına da uyum sağlamamış oluruz. Bir noktadan sonra Türkiye ile ilişkileri zedeleyecek adımları da atmış olabiliriz.”
“Siyasi istikrarsızlığa bağlı ekonomideki dengeler de sarsıntı yaşayacak”
Feridun, 2025 yılında bizi nelerin beklediğine yönelik ise şu ifadeleri kullandı:
“2025’te bu bütçeyle bizi ne bekliyor dersek, şu ana kadar geçmiş bütçelerde bizi ne bekliyorsa yine o bekliyor. Yine sıkıntılar, bütçe açıkları, beklenmedik harcamalar derken kavga dövüş ve siyasi çalkantılara dönecek. Bütçenin bizi ne beklediğinden ziyade siyasi açıdan bir istikrarsızlık konusu, ne olup olmayacağı, erken seçip olup olmayacağı söz konusu. Daha meclis başlayamadı.. Rakamlar tamamdır desek bile, önümüzdeki süreçte siyasi istikrarsızlığa bağlı olarak ekonomideki dengeler de sarsıntı yaşayacak.. Bütçe her zaman sorun yaratan bir ekonomi konusu oldu. Bizi kısacası 2025’te kaos bekliyor.”
Yeleğen: 2025’te yüksek enflasyon devam edecek
Ekonomist Özgür Yeleğen de, Hükümetin 2024’te halkı yüksek enflasyon altında ezdirmemek için siyasi kararlar alıp hayat pahalılığını 3 kez ödediklerini ve bunun da kamu maliyesinde sıkıntı yaratmasından ötürü, 2025’te hayat pahalılığının 2 kez ödeneceğinin açıklanması konusuna değindi. Yeleğen, “2025 yılında enflasyonda kısıtlı bir düşüş olmakla birlikte ben yüksek enflasyon döneminin devam edeceğini bekliyorum. Çünkü temel üzerimize düşen ödevleri biz yapmadık. Bunlardan en önemlisi yaşamış olduğumuz yüksek gıda enflasyonu nedeniyle hal yasamızın tam teşekküllü bir şekilde, alt tüzükleri, fiziki yapısı ve kadrolarıyla birlikte tesis edilmesi hususudur. Biz bize düşen görevleri tam olarak yapmazsak, enflasyonda bir düşüş beklememiz hayal.” ifadelerini kullandı.
“Öncelikle gıda enflasyonunu düşürmemiz lazım birinci kalem budur. İkincisi hazırlanan elektronik etiket tüzüğünün hayata geçmesi ve dijitalleşmenin hayata geçmesi gerekiyor.” diyerek konuşmasına devam eden Yeleğen, “Maliye ve Ekonomi Bakanlığı’nda dijitalleşme alt yapısının bir an evvel tamamlanması sonrası arkasından da kontrol ve denetim mekanizmalarının daha sıkı şekilde devam ettirilmesi gerekiyor.” dedi.
“Bütçe açığında 3 kat artış var”
2025 yılı bütçe planlamasında açıklanan rakama ve bütçe açığına dikkat çeken Ekonomist, “148 milyar lira enflasyonla paralel bir şekilde bütçe de büyümüştür. Geçen sene 78 milyardı bu sene 148 oldu. Ancak bütçe açığı kısmı 6 milyardan 17 milyar olarak revize edildi. Burada 3 katı bir artış var. Buna dikkat çekilmeli. Diğer bir husus ise Maliye Bakanlığımız tabii ki salt konulara bütçe üzerinden bakıyor. Esasında yeni piyasalar oluşturup, yeni gelir getirici kalemler yaratmamız lazım. Çünkü bizim giderlerimiz her geçen gün artıyor. Giderler artarken, gelir getirici kalemlerle ilgili siz önemli tedbirler almazsanız, sermaye piyasaları gibi yeni piyasalar yaratmazsanız veya bitcoin veya buna benzeri piyasalarla ilgili düzenlemelerden gelecek olan gelirleri hayata geçirmezseniz, sermaye bacağını boş bırakırsanız sadece konvansyonel bir gelir yapısıyla, sadece vergilerden ya da gelirlerden, fondan gelirlerle bütçeyi kolay toparlayamazsınız. Yeni enstrümanların üretilmesi ve bunların hayata geçirilmesi gerekmektedir. KKTC ile ilgili esas vizyonun daha büyük bir pencereden bakılarak kurulması gerekmektedir. Bir Malta, bir Dubai gibi..” ifadelerini kullandı.
Gelir kalemlerinin son derece kısıtlı, vergi tarafında da çok ciddi bir kayıp kaçakların olduğunu aktaran Yeleğen, sözlerine şöyle devam etti:
“Kayıp kaçakların önlenebilmesi için öncelikle cezaların arttırılması gerekiyor. Cezalar yetersiz düzeyde.. Denetim sıklaştırılmalı bununla ilgili istihdamın biran önce sağlanması gerekmektedir. Çünkü Maliye Bakanlığı bir devletin kalbidir. Siz kalbe gerekli kan akışını sağlamazsanız ki bunlar gelir getirici kalemlerdir. O zaman siz vücudun organlarını sağlıklı şekilde besleyemezsiniz kalp olarak. Bu defa ana konu giderler değil gelirlerdir. Gelir bacağına bakmak lazım, burada da vergi tarafında önemli revizyonlar yapmak ve yenilikçi ürünler getirmek lazım.”
“Enflasyon yüzde 25 civarlarındaysa ancak düşünülebilir”
Hayat pahalılığının 3’ten 2’ye düşürülmesine yönelikte açıklamalarda bulunan Ekonomist, “Çok iyi hesaplanması, düşünülmesi gereken bir konu. Yüksek enflasyon ortamlarında eğer siz hayat pahalılığını 3’ten 2’ye çekerseniz, alt ve orta gelirli grup bundan çok mutsuz olacaktır. Çünkü ocak ayında alınan maaş nisan ayına kadar, yüksek enflasyondan eriyecek. Hazirana kadar bekleme durumunda kalmanız sizin alım gücünüzü çok ciddi şekilde geriye götürür. Bana göre yılda 3 defa hayat pahalılığı oranının devam etmesi gerekirdi” şeklinde konuştu.
Enflasyon oranının yüzde 30’ların veya yüzde 25’lerin altına düşmeden bu hamlenin yapılmasını desteklemeyen Yeleğen, “biz eğer yüzde 50 bir enflasyon oranında bunu 3’ten 2’ye çekersek alt ve orta sınıfı ezmiş oluruz. Çok net. Ama faydasal olarak bakarsak, bütçeye veya işveren tarafına ne farkı olur dersek, tahtiravellinin bir taraftaki kesim daha yukarı çıkacaktır. HP 2 defa verileceği için işverenler bundan daha memnun olacak, bütçenin yükü daha da azalacaktır doğal olarak kamu maliyesi olarak. Çünkü 3’ten 2’ye çekildiğinde enflasyonun zarar veren kesimini alt ve orta kesimin üzerine penetre etmiş olursunuz. Bu karar sadece enflasyon yüzde 25 civarlarındaysa düşünülmeli. Bu sebeple ben 3’ten 2’ye alınması konusunda çok pozitif değilim.” dedi.
Yorumlar kapalı.