
Hekim olmayan kişiler tarafından ruh sağlığı üzerine yapılan uygulamalar, yasal boşluklar nedeniyle gittikçe yayılırken; uzmanlar ise bunun kişilere verebileceği zarara dikkat çekiyor…
Mevcut yasa güncel değil… KKTC’de 1932 yılından beri geçerli olan Akıl Sağlığı Yasası güncel ihtiyaçlara tam olarak cevap veremiyor. KIBRIS’a açıklamada bulunan uzmanlar, kadük kalan Ruh Sağlığı ve Psikologlar Yasası’nın bir an önce Meclis’ten geçmesi gerektiğini dile getirdi.
Son durak yine psikolog ve psikiyatristler… Uzmanlar sosyal medya üzerinden şifa dağıttıklarını iddia edenlerin, danışanlar üzerinde ağır tahribatlara yol açabileceği uyarısında bulunuyor. Zira oluşan psikolojik hasarların tedavisi için uzman psikolog ve psikiyatristlere ihtiyaç doğuyor.
Elif ŞEN ÇATAL
Zamanla yarışılan çağımızda en önemli sıkıntıların başında stres geliyor. Bununla başa çıkabilmek için de onlarca çeşit yöntemler ortaya çıkmış durumda. Yaşam koçu, nefes koçu, yeni modern şifacı, spiritüel danışman, bilinçaltı farkındalık eğitmeni, spiritüelterapist, olumlama, çakra meditasyonu, mistik enerji, büyü yapma, cin çıkarma, travma tespit, blokaj tespit, hastalık ve duygu tespiti gibi tanımlar yazan bir çok uygulama var. Özellikle sosyal medya üzerinden kişilerle direkt iletişime geçilip sözüm ona tedavi yöntemleri uygulanabiliyor. Uzmanlar bu yöntemlerin insanlar üzerinde oluşabileceği psikolojik hasarlara dikkat çekerek, bu noktadaki yasal boşluğa vurgu yapıyor.
KKTC’de halen 1932 yılından kalma Akıl Sağlığı Yasası, geçerli kabul ediliyor; ancak, 1932 yılından günümüze değişen bilimsel uygulamalar ve toplumsal ihtiyaçlar nedeniyle yeni bir Ruh Sağlığı Yasası’nın, Meclis’ten geçmesi gerektiği yönünde görüş belirten uzmanlar, denetim ve danışanların daha bilinçli hareket etmesi gerektiği fikrini savunuyor.
2017 yılında hazırlanan ancak kadük kalan Ruh Sağlığı Yasası, tüm yönleriyle konuyu ele alırken ülkede ihtiyaç duyulan bir diğer yasa ise Psikologlar Yasası.
KIBRIS’a görüş bildiren uzman hekim ve psikologlar, bir an önce Psikologlar Yasası’nın yürürlüğe girmesi konusunda ortak görüş beyan etti.
Gürkut: Yasalar denetim eksikliği nedeniyle uygulanamıyor
Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası (TIP-İŞ) Başkanı Özlem Gürkut, ülkede tamamlayıcı tıp alanında çalışma yapanların sınırlarını belirleyen bir yasa olmadığına, buna ek olarak var olan yasaların da denetim eksikliği nedeniyle uygulanamadığına dikkat çekti.
Gürkut, hekimlik uygulaması yapacak kişilerin mutlaka Tabipler Birliği’ne üye olması gerektiğine vurgu yaparak; her önüne gelene işlem yaptırılmaması gerektiğini kaydetti. Gürkut, “Olayın hesap sorulabilir olması lazım. Örneğin, bir hekim geldi ve size işlem yaptı. Hasta hayatını kaybederse bunun hesabı kime sorulacak? Bu hekime ya da hekim olmayana kim yaptırım uygulayacak? İşte bu noktada Tabipler Birliği’ne üye olmanın önemi ortaya çıkıyor. Tabipler Birliği Yasası’nda meslekten mene kadar giden ciddi yaptırımlar var.” ifadelerini kullandı.
Tabipler Birliği’nin sadece kendi üyelerine yaptırım uygulayabildiğini belirten Gürkut, ülkeye dışarıdan gelerek tedavi başlığı altında uygulama yapanlar veya üye olmayanlar üzerinde bir yaptırımın ise söz konusu olmadığını, ana sorunlardan birinin de bu olduğunu belirtti.
Gürkut, “Paramedikal hizmetlerin nasıl sunulacağına dair Tabipler Birliği Yasası, bir hekimin gözetiminde veya direktifiyle yapılabileceğini söylemesine rağmen paramedikal hizmetleri ve hizmet sınırlarını ve koşullarını düzenleyen ve denetleyen ayrı yasalar olması lazım. Ülkede bu yok.” dedi.
Dr. Akbirgün: Yanlış uygulamalar danışana zarar verebilir
Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Dr. Abidin Akbirgün, 1932 yılından kalan Akıl Sağlığı Yasası’nın güncel ihtiyaçlara tam anlamıyla cevap vermemesine rağmen, akıl sağlığıyla ilgili birtakım tanımlamaları da ortaya koyduğunu kaydetti.
Akbirgün, manipülasyon, akıl verme gibi yollarla hiçbir hekimin tedavi uygulamayacağına vurgu yaparak, yaşanan sıkıntılı dönemleri farklı başlıklar altında iyileştireceğini söyleyen insanların, hiçbir bilimsel dayanak sunmadan izlediği yolun danışana zarar verme ihtimalinin olacağına dikkat çekti.
“Hazırlanan yasa kadük oldu”
Ruh Sağlığı Yasası ile ilgili yürüttüğü çalışmalar hakkında açıklamalarda bulunan Akbirgün, yoğun çabalarla yürüttükleri yasa tasarısının çok geniş kapsamlı olması nedeniyle bir çok meslek grubunun da dahil olduğunu bu yüzden yasanın nihayete ulaştırılamadığını anlattı. Akbirgün, 2017’de Meclis’e sunulan yasanın kadük olduğu bilgisini de verdi.
Halen geçerli olan Akıl Sağlığı Yasası’nda klinik önem arz eden hastalıkların kimin tarafından tedavi edileceğinin açık şekilde belirtildiğini söyleyen Akbirgün, hekim olmayan kişiler tarafından farklı başlıklar altında uygulanan sözde tedavi yöntemlerinin şikayet edilmesi durumunda cezalandırılmasının mümkün olduğunu ifade etti.
“2 yıla kadar hapis cezası var”
Psikiyatrik bir hastalığa hekim dışında birinin müdahalesinin mevcut kanun kapsamında 2 yıl hapis cezasıyla cezalandırıldığını anlatan Akbirgün, kişinin şikayetçi olması durumunda kanunen cezai yaptırımın uygulandığını ifade etti.
1932 yılında yürürlüğe giren Akıl Hastalıkları Yasası’nın eksiklikleri olduğunu söyleyen Akbirgün, o dönemki uygulamalarla günümüzdeki tedaviler arasında oluşan farklara dikkat çekti.
“Kim hasta” sorusunun cevabını sadece hekim verebilir
Öte yandan “Kim hasta?” sorusunun çok önemli olduğunu dile getiren Akbirgün, “Bunun cevabını verecek olan muhakkak ki hekimdir. Eğer siz, sabah keyifsiz uyandınız, eşinizle ya da arkadaşınızla münakaşa ettiniz ve gününüz iyi geçmedi. “Ben depresyondayım” diyorsunuz. Bu sizin tabiriniz; ancak depresyon tanısını uzman hekim yaptığı görüşmeler sonucunda belirler ve konulan tanıların somut belirtileri vardır.” şeklinde konuştu.
Panik atak tedavisi, depresyon tedavisi gibi başlıklar altında sosyal medya üzerinden yapılan reklam ya da duyuruların suç olduğunun altını çizen Akbirgün, açık beyanda bulunanların yanı sıra bunu gizli şekilde yapanların da olduğunu söyledi. Bu noktada bireylerin bilinçli hareket etmesi gerektiğini ifade eden Akbirgün, benzer uygulamaların dinsel inançlar üzerinden de yapıldığını belirtti. Halk arasında “üfürükçü” olarak tabir edilen şahısların da farklı söylemlerle uygulamalar yaptığını dile getiren Akbirgün, hekim haricinde sağlık verdiğini iddia eden herkesin şikayet edilmesi durumunda cezalandırılacağını kaydetti.
Hangi kurum müdahale edecek?
Akıl hastalığının klinik önem arz eden bir hastalık olarak tanımlandığını anlatan Akbirgün, tanılar konulmadan önce hekimin muayenesinin şart olduğunu ifade etti.
Burada sözde şifa dağıtanlara hangi kurumun müdahale edeceğinin büyük önem arz ettiğini dile getiren Akbirgün, Tabipler Yasası’nın sadece hekimlere yaptırım uygulayabildiğini dile getirdi.
Birçok meslek grubunun odası olduğunu bu odaların kendi alanlarında mesleği icra edenlere birtakım yaptırımlar uygulayabildiğine dikkat çeken Akbirgün, sözde şifacılarla ilgili ortaya çıkan boşluğun mutlaka yasalarla doldurulması gerektiğini savundu.
“Psikologlar Yasası’nın da geçmesi şart”
Akıl Hastalıkları Yasası’nın yanı sıra, Psikologlar Yasası’nın da geçmesinin gerekliliğine vurgu yapan Akbirgün, “Psikologların da iç işleyişlerinin düzenlenmesi gerekir. Psikologların yasası çıktıktan sonra bir odaları olacak. Bu sağlandıktan sonra kim, nasıl, hangi koşullarda çalışabileceğini karar verebilecekler. Tıpkı Tabipler Birliği Yasası’nda olduğu gibi.”
Hedeflerinin ilk önce Ruh Sağlığı Yasası’nın ardından Psikologlar Yasası’nın geçmesi olduğunu belirten Akbirgün, ancak üst yasa olarak hazırlanan Ruh Sağlığı Yasası’nın kadük olduğunu açıkladı.
Ceral: Meslek örgütlerinin denetlenmesi yasasına ihtiyaç var
Klinik Psikolog Sinem Ceral, ülkede meslek örgütlerinin denetlenmesini sağlayacak ayrı ayrı çalışılmış bir yasanın ihtiyacına dikkat çekti. Ceral, uzun zamandır ülkede Psikologlar Yasası’nın geçmesi için çaba verdiklerini ancak farklı nedenlerden amaçlarına ulaşamadıklarını dile getirdi.
Kahraman: Sayıları azımsanmayacak boyutta
Klinik psikolog Ayla Kahraman, yasanın mevcut olduğu ülkelerde de “şifacı” başlığı altında çalışmalar yürütenlerin sayısının azımsanmayacak rakamlarda olduğuna dikkat çekti.
Ceral ve Kahraman, psikologların bağlı olduğu bir oda olmadığını belirterek ülkede genel bir Ruh Sağlığı Yasası’nın yanı sıra Psikologlar Yasası’na ihtiyaç duyulduğunu dile getirdi.
Kahraman, alternatif yöntemlerle insanların psikolojik sorunlarını tedavi etme vaadiyle çalışma yapılmasının sadece ülkemizin değil; dünyanın sorunu haline geldiğini ifade etti.
Kahraman, bilimsel bir veriye dayanmadan, mesleki bir eğitim almadan, sözde şifa dağıtan şahısların ciddi psikolojik hasarlara neden olabileceğini dile getirerek, “Kimi danışanlarımız, uzun yıllar bu insanlarla geliştirdikleri ilişkiler neticesinde psikotik krizle karşımıza gelebiliyorlar.” şeklinde konuştu.
Kahraman, bu durumun hukuki olarak da ele alınması gerektiğini ifade ederek mevcut yasanın doğru adımlarla çalışılmasının faydasından bahsetti.
Beyoğlu: Yasayla sınırlar da belirlenecek
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Erdem Beyoğlu, Ruh Sağlığı Yasası’nın yanı sıra Psikologlar Yasası’nın da eksikliğine dikkat çekti.
Yasal statünün belirlenmesiyle sınırların da belli olacağını söyleyen Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Erdem Beyoğlu, Psikologlar Yasası’nın biran önce geçmesi gerektiğine vurgu yaptı. Ruh Sağlığı Yasası’yla mevcut yasadaki boşlukların tamamlanabilmesi hedefinde olunduğunu belirten Beyoğlu, yasanın ilk ele alınış şeklinin geniş kapsamlı olduğunu ardından çerçevenin daha da daraltılması gerektiği kanısına varıldığını dile getirdi.
Hekim olmadığı halde çeşitli başlıklar altında tedavi ettiğini söyleyen bireylerin, danışanlara büyük hasarlar verebileceğini söyleyen Beyoğlu, “Kaygı ataklarına yol açılabilir, garip inanışlar oluşabilir, kişiler üzerinde ciddi yan etkiler doğabilir ve bu hasarları toparlamak da zaman zaman zor olabilir. Gitmiş olduğunuz kişi sizi bazı hasarlar aldığınıza inandırıyorsa bunun telafisini sağlamak uğraş isteyebilir. Ki bu işleri yapan şahıslar kendilerinin şifa dağıttığı yönünde bir ikna kabiliyetine sahip.” ifadelerini kullandı.
Bilinçaltı temizliği, yaşanmış travmaların tedavisi gibi başlıkların hekim olmayan kişiler tarafından tedavisinin mümkün olmadığını vurgulayan Beyoğlu, bunların yapılabilmesi için uzun soluklu psikoterapilere ihtiyaç olduğunu anlattı. Beyoğlu, ihtiyaç anında mutlaka bir uzmandan yardım alınması gerektiğini dile getirdi.
Yorumlar kapalı.